fbpx
Skip to content

5000 Daily use & the most helpful English to Turkish sentences

English to Turkish sentences collection for daily use and to improvise the language.

For more sentences try our free android app.

<

1

Let’s try something.

Bir şeyler deneyelim!

2

I have to go to sleep.

Yatmaya gitmek zorundayım.

3

I have to go to sleep.

Uyumam lazım.

4

Today is June 18th and it is Muiriel’s birthday!

Bugün 18 Haziran ve Muiriel’in doğum günü!

5

Muiriel is 20 now.

Muiriel şimdi 20 yaşında.

6

Muiriel is 20 now.

Muiriel şimdi 20.

7

The password is “Muiriel”.

Şifre “Muiriel”.

8

The password is “Muiriel”.

Parola “Muiriel”.

9

The password is “Muiriel”.

Şifre ” Muiriel ” dir.

10

I will be back soon.

Yakında geri döneceğim.

11

I’m at a loss for words.

Diyecek söz bulamıyorum.

12

This is never going to end.

Bu sonuna kadar asla gitmez.

13

I just don’t know what to say.

Henüz ne diyeceğimi bilmiyorum.

14

I just don’t know what to say.

Ben, henüz ne söyleyeceğimi bilmiyorum.

15

That was an evil bunny.

O kötü bir tavşandı.

16

I was in the mountains.

Ben dağlardaydım.

17

I don’t know if I have the time.

Zamanım olup olmadığını bilmiyorum.

18

Education in this world disappoints me.

Bu dünyadaki eğitim beni hayal kırıklığına uğratıyor.

19

You’re in better shape than I am.

Siz benden daha çok formdasınız.

20

You are in my way.

Sen benim yolumdasın.

21

This will cost €30.

Bu €30’a mal olacak.

22

I make €100 a day.

Günde 100 avro kazanırım.

23

I may give up soon and just nap instead.

Yakında vazgeçebilirim ve onun yerine sadece şekerleme yapabilirim.

24

That won’t happen.

O olmayacak.

25

Sometimes he can be a strange guy.

Bazen acayip bir adam olabiliyor.

26

I’ll do my best not to disturb your studying.

Çalışmanı bölmemek için elimden gelenin en iyisini yapacağım.

27

I can only wonder if this is the same for everyone else.

Sadece bunun başka biri için aynı olup olmadığını merak edebilirim.

28

I miss you.

Seni özledim.

29

I miss you.

Seni özlüyorum.

30

I’ll call them tomorrow when I come back.

Yarın geri döndüğümde onları arayacağım.

31

I’ll call them tomorrow when I come back.

Geri döndüğümde onları yarın ararım.

32

I always liked mysterious characters more.

Her zaman gizemli karakterleri daha çok sevdim.

33

You should sleep.

Uyuman gerek.

34

I’m going to go.

Gideceğim.

35

I’m going to go.

Gidiyorum.

36

I told them to send me another ticket.

Onlara bana bir bilet daha göndermelerini söyledim.

37

You’re so impatient with me.

Bana karşı çok sabırsızsın.

38

I can’t live that kind of life.

Ben o tür bir hayat yaşayamam.

39

I once wanted to be an astrophysicist.

Bir zamanlar bir astrofizikçi olmak istedim.

40

I never liked biology.

Ben biyolojiyi hiç sevmedim.

41

The last person I told my idea to thought I was nuts.

Fikrimi söylediğim son kişi deli olduğumu düşündü.

42

If the world weren’t in the shape it is now, I could trust anyone.

Dünya şimdi olduğu durumda olmasa, kimseye güvenemem.

43

If the world weren’t in the shape it is now, I could trust anyone.

Eğer dünya şimdiki şeklinde olmasaydı herhangi birine güvenebilirdim.

44

It is unfortunately true.

Bu ne yazık ki doğrudur.

45

It is unfortunately true.

Maalesef doğru.

46

Most people think I’m crazy.

Birçok kişi deli olduğumu düşünür.

47

No I’m not; you are!

Hayır, ben değilim; sensin!

48

That’s MY line!

Benim sıram!

49

He’s kicking me!

O bana tekme atıyor!

50

Are you sure?

Emin misin?

51

Then there is a problem…

Öyleyse bir sorun var…

52

Oh, there’s a butterfly!

Ah, bir kelebek var!

53

Hurry up.

Acele et!

54

It doesn’t surprise me.

O beni şaşırtmıyor.

55

It doesn’t surprise me.

Beni şaşırtmadı.

56

For some reason I feel more alive at night.

Bazı sebeplerden dolayı geceleri daha canlı hissediyorum.

57

It depends on the context.

Bu, bağlama bağlıdır.

58

It depends on the context.

O, içeriğe bağlıdır.

59

Are you freaking kidding me?!

Benimle dalga mı geçiyorsun?!

60

Are you freaking kidding me?!

Kafa mı buluyorsun benimle?

61

That’s the stupidest thing I’ve ever said.

Bu şimdiye kadar söylediğim en aptalca şey.

62

That’s the stupidest thing I’ve ever said.

Bu, söylediğim en aptalca şey.

63

When I grow up, I want to be a king.

Büyüyünce bir kral olmak istiyorum.

64

America is a lovely place to be, if you are here to earn money.

Eğer para kazanmak için buradaysan, Amerika bulunmak için hoş bir yer.

65

I’m so fat.

Çok şişmanım.

66

So what?

Öyleyse ne yapmalı?

67

So what?

Ne yani?

68

So what?

Ne olmuş?

69

I’m gonna shoot him.

Onu vuracağım.

70

I’m gonna shoot him.

Ona ateş edeceğim.

71

I’m not a real fish, I’m just a mere plushy.

Ben gerçek bir balık değilim, ben sadece basit bir peluşum.

72

I’m just saying!

Sadece diyorum!

73

I’m just saying!

Ben sadece söylüyorum!

74

That was probably what influenced their decision.

Onların kararını etkileyen muhtemelen oydu.

75

I’ve always wondered what it’d be like to have siblings.

Ben her zaman kardeşlere sahip olmanın nasıl bir şey olduğunu hep merak ettim.

76

It would take forever for me to explain everything.

Her şeyi açıklamam sonsuza kadar sürer.

77

That’s because you’re a girl.

Sebebi senin bir kız olmandır.

78

Let’s consider the worst that could happen.

Olabilecek en kötü şeyi düşünelim.

79

How many close friends do you have?

Kaç tane yakın arkadaşın var?

80

I may be antisocial, but it doesn’t mean I don’t talk to people.

Asosyal olabilirim , ama bu insanlarla konuşmadığım anlamına gelmez.

81

I may be antisocial, but it doesn’t mean I don’t talk to people.

Antisosyal olabilirim fakat bu insanlarla konuşmadığım anlamına gelmez.

82

This is always the way it has been.

Bu her zaman bu şekilde olmuştur.

83

I’d be unhappy, but I wouldn’t kill myself.

Mutsuz olurdum ama kendimi öldürmezdim.

84

Back in high school, I got up at 6 a.m. every morning.

Geçmişte lisede, her sabah altıda kalkardım.

85

When I woke up, I was sad.

Uyandığımda üzgündüm.

86

If I could send you a marshmallow, Trang, I would.

Eğer sana marshmallow gönderebilseydim, Trang, yapabilecektim.

87

In order to do that, you have to take risks.

Onu yapmak için, risk almak zorundasın.

88

Every person who is alone is alone because they are afraid of others.

Yalnız olan herkes diğer insanlardan korktuğu için yalnızdır.

89

Why do you ask?

Neden soruyorsun?

90

Whenever I find something I like, it’s too expensive.

Ne zaman hoşuma giden bir şey bulsam, hep pahalı olur.

91

How long did you stay?

Ne kadar kaldın?

92

Innocence is a beautiful thing.

Masumiyet güzel bir şey.

93

That is intriguing.

O ilgi çekici.

94

You are saying you intentionally hide your good looks?

Güzel görünüşünü kasten gizlediğini söylüyorsun.

95

If anyone was to ask what the point of the story is, I really don’t know.

Eğer biri bu kitabın konusu ne diye sorarsa, gerçekten bilmiyorum.

96

I didn’t know where it came from.

Onun nereden geldiğini bilmiyordum.

97

I think my living with you has influenced your way of living.

Sizinle yaşamamın yaşam tarzınızı etkilediğini düşünüyorum.

98

This is not important.

Bu önemli değildir.

99

I didn’t like it.

Ondan hoşlanmadım.

100

She’s asking how that’s possible.

O, onun nasıl mümkün olduğunu soruyor.

101

There’s a problem there that you don’t see.

Orada senin görmediğin bir sorun var.

102

You can do it.

Onu yapabilirsin!

103

You can do it.

Onu yapabilirsiniz.

104

My physics teacher doesn’t care if I skip classes.

Derslere gitmezsem fizik öğretmenim umursamaz.

105

I wish I could go to Japan.

Keşke Japonya’ya gidebilsem.

106

I hate it when there are a lot of people.

Bir sürü insan varsa, bundan nefret ediyorum.

107

I hate it when there are a lot of people.

Çok fazla insan olmasından nefret ediyorum.

108

I have to go to bed.

Uyumam lazım.

109

I have to go to bed.

Ben yatmaya gitmeliyim.

110

After that, I left, but then I realized that I forgot my backpack at their house.

Ondan sonra, ayrıldım ama onların evinde çantamı unuttuğumu fark ettim.

111

I won’t ask you anything else today.

Bugün sana başka bir şey sormayacağım.

112

It may freeze next week.

Gelecek hafta dondurabilir.

113

Even though he apologized, I’m still furious.

Özür dilemesine rağmen, hâlâ öfkeliyim.

114

That wasn’t my intention.

Benim niyetim o değildi.

115

Thanks for your explanation.

Açıklaman için teşekkürler.

116

If you didn’t know me that way then you simply didn’t know me.

Eğer beni bu şekilde tanımıyor idiysen, kısaca beni tanımamışsın demektir.

117

I don’t know what you mean.

Ne demek istediğini bilmiyorum.

118

If I wanted to scare you, I would tell you what I dreamt about a few weeks ago.

Seni korkutmak isteseydim, birkaç hafta önce rüyamda ne gördüğümü anlatırdım.

119

There are many words that I don’t understand.

Anlamadığım birçok kelime var.

120

There are many words that I don’t understand.

Anlamadığım bir sürü kelime var.

121

There are many words that I don’t understand.

Anlamadığım birçok sözcük var.

122

There are many words that I don’t understand.

Anlamadığım bir sürü sözcük var.

123

You’re really not stupid.

Sen gerçekten aptal değilsin.

124

I need to ask you a silly question.

Sana saçma bir soru sormalıyım.

125

I wouldn’t have thought I would someday look up “Viagra” in Wikipedia.

Günün birinde Wikipedia’da “viegra”‘ya bakacağımı düşünmemiştim.

126

No one will know.

Hiç kimse bilmeyecek.

127

No one will know.

Kimse bilmeyecek.

128

I found a solution, but I found it so fast that it can’t be the right solution.

Bir çözüm buldum. Fakat o kadar hızlı buldum ki doğru çözüm olamaz.

129

It seems interesting to me.

O bana ilginç görünüyor.

130

Except that here, it’s not so simple.

Burası dışında, çok basit değil.

131

I like candlelight.

Mum ışığını severim.

132

What did you answer?

Ne cevap verdin?

133

No, he’s not my new boyfriend.

Hayır, o benim yeni erkek arkadaşım değil.

134

It’s too bad that I don’t need to lose weight.

Ne yazık, zayıflamaya ihtiyacım yok.

135

Where is the problem?

Sorun nerede?

136

I can only wait.

Sadece bekleyebilirim.

137

It’s not much of a surprise, is it?

Bu pek sürpriz sayılmaz, değil mi?

138

I love you.

Seni seviyorum.

139

I love you.

Seni seviyorum!

140

I don’t like you anymore.

Artık seni sevmiyorum.

141

I am curious.

Meraklıyım.

142

I don’t want to wait that long.

O kadar uzun beklemek istemiyorum.

143

Why don’t you come visit us?

Niçin bizi ziyaret etmeye gelmiyorsun?

144

I shouldn’t have logged off.

Oturumu kapatmamalıydım.

145

I don’t know what to do anymore.

Artık ne yapacağımı bilmiyorum.

146

I hate chemistry.

Ben kimyadan nefret ederim.

147

I didn’t want this to happen.

Bunun olmasını istemedim.

148

What other options do I have?

Başka hangi seçeneklerim var?

149

I have nothing better to do.

Yapacak daha iyi hiçbir şeyim yok.

150

I can’t explain it either.

Onu ben de açıklayamam.

151

Everyone has strengths and weaknesses.

Herkesin güçlü ve zayıf yönleri vardır.

152

Seriously though, episode 21 made me almost cry while laughing.

Ama cidden, ben gülerken bölüm 21 neredeyse beni ağlatıyordu.

153

It’s not something anyone can do.

Bu herhangi birinin yapabileceği bir şey değil.

154

I don’t know if I still have it.

Ona hâlâ sahip olup olmadığımı bilmiyorum.

155

What do you think I’ve been doing?

Ne yapmakta olduğumu düşünüyorsun?

156

Don’t underestimate my power.

Gücümü küçümseme.

157

My mom doesn’t speak English very well.

Annem İngilizceyi pek iyi konuşmaz.

158

Therein lies the problem.

Sorun orada yatıyor.

159

All you can do is trust one another.

Tüm yapabileceğiniz birbirinize güvenmektir.

160

Everyone wants to meet you. You’re famous!

Herkes seninle tanışmak istiyor.Sen ünlüsün!

161

Why are you sorry for something you haven’t done?

Yapmadığınız bir şey için niçin üzülüyorsunuz?

162

What keeps you up so late?

Çok geç saatlere kadar seni ayakta tutan nedir?

163

You’d be surprised what you can learn in a week.

Bir haftada öğrenebileceğine şaşırırdın.

164

I don’t have anyone who’d travel with me.

Benimle seyahat edecek kimsem yok.

165

You’re not fast enough.

Sen yeterince hızlı değilsin.

166

Life is hard, but I am harder.

Hayat zordur, ama ben daha zorum.

167

Bearing can be unbearable.

Katlanma dayanılmaz olabilir.

168

Stop it! You’re making her feel uncomfortable!

Kes şunu! Onu rahatsız ediyorsun.

169

Tomorrow, he will land on the moon.

Yarın, aya inecek.

170

I don’t speak Japanese.

Japonca konuşamıyorum.

171

This is a pun.

Bu bir kelime oyunudur.

172

Nobody understands me.

Kimse beni anlamıyor.

173

I learned to live without her.

Onsuz yaşamayı öğrendim.

174

I just wanted to check my email.

Sadece e postamı kontrol etmek istedim.

175

You can’t expect me to always think of everything!

Her zaman her şeyi düşünmemi bekleyemezsin.

176

I suppose that behind each thing we have to do, there’s something we want to do…

Sanırım yapmak zorunda olduğumuz her şeyin arkasında yapmak istediğimiz bir şey vardır.

177

Don’t expect others to think for you!

Her şeyi devletten beklemeyin!

178

Don’t expect others to think for you!

Başkasının senin yerine düşünmesini bekleme!

179

You never have time for important things!

Önemli şeyler için asla zamanın yoktur!

180

It would take me too much time to explain to you why it’s not going to work.

Bunun niçin işe yaramayacağını sana açıklamak çok fazla zamanımı alır.

181

Are you referring to me?

Bana mı gönderme yapıyorsun?

182

It can’t be!

Olamaz!

183

Would you like something to drink?

İçecek bir şey ister misiniz?

184

Who is it? “It’s your mother.”

Kim o? “Annen.”

185

We must learn to live together as brothers, or we will perish together as fools.

Kardeş gibi birlikte yaşamayı öğrenmeliyiz, yoksa aptal gibi birlikte yok olacağız.

186

To tell you the truth, I am scared of heights. “You are a coward!”

Gerçeği söylemek gerekirse. Ben yükseklikten korkuyorum,” ” Sen bir korkaksın!”

187

Trust me, he said.

O, “bana güven” dedi.

188

This is what I was looking for! he exclaimed.

Benim aradığım budur!  diye haykırdı.

189

This looks pretty interesting, Hiroshi says.

Hiroshi,”Bu, oldukça ilginç görünüyor.” diyor.

190

Their communication may be much more complex than we thought.

Onların iletişimi düşündüğümüzden çok daha karmaşık olabilir.

191

The phone is ringing. “I’ll get it.”

Telefon çalıyor. “Ben bakarım.”

192

The phone is ringing. “I’ll get it.”

 Telefon çalıyor.  “Ben cevap veririm.”

193

That’s very nice of you, Willie answered.

Çok kibarsın diye Willie yanıtladı.

194

Thank you for helping me. “Don’t mention it.”

Bana yardım ettiğiniz için teşekkür ederim. ” Bir şey değil.”

195

Thank you for helping me. “Don’t mention it.”

Bana yardım ettiğin için teşekkürler. “Rica ederim.”

196

Someday I’ll run like the wind.

Bir gün rüzgar gibi koşacağım.

197

She likes music. “So do I.”

O müzik sever.  ” Ben de.”

198

Please don’t cry.

Lütfen ağlama.

199

Let me know if there is anything I can do.

Yapabileceğim bir şey olup olmadığını bana bildirin.

200

Class doesn’t begin until eight-thirty.

Ders 8:30’a kadar başlamaz.

201

I want a boat that will take me far away from here.

Beni buradan uzaklara götürecek bir tekne istiyorum.

202

A Japanese would never do such a thing.

Bir Japon asla böyle bir şey yapmaz.

203

Allen is a poet.

Allen bir şair.

204

The archer killed the deer.

Okçu geyiği öldürdü.

205

If you see a mistake, then please correct it.

Bir hata görürseniz lütfen düzeltin.

206

If you see a mistake, then please correct it.

Eğer bir hata görürsen, öyleyse lütfen onu düzelt.

207

Place the deck of cards on the oaken table.

İskambil destesini meşe masaya koy.

208

The Germans are very crafty.

Almanlar çok üçkâğıtçı.

209

If you don’t eat, you die.

Yemek yemezsen, ölürsün.

210

Why don’t we go home?

Neden eve gitmiyoruz?

211

I’m sorry, I can’t stay long.

Üzgünüm, uzun kalamam.

212

Ten years is a long time to wait.

On yıl beklemek için uzun bir süre.

213

Why aren’t you going? “Because I don’t want to.”

Neden gitmiyorsun? “Çünkü istemiyorum.”

214

One million people lost their lives in the war.

Bir milyon kişi savaşta hayatını kaybetti.

215

It is not rare at all to live over ninety years.

Doksan yıldan fazla yaşamak hiç ender değildir.

216

You’re an angel!

Sen bir meleksin!

217

Well, the night is quite long, isn’t it?

Güzel, gece çok uzun, değil mi?

218

Did you miss me?

Beni özledin mi?

219

Are they all the same?

Onların hepsi aynı mı?

220

Thank you very much!

Çok teşekkür ederim!

221

Thank you very much!

Çok teşekkürler!

222

I’ll take him.

Onu ben götüreceğim.

223

It’s a surprise.

O bir sürprizdir.

224

It’s a surprise.

Sürpriz!

225

That’s a good idea!

İyi bir fikir!

226

They say love is blind.

Aşkın kör olduğunu söylüyorlar.

227

Oh, I’m sorry.

Oh,üzgünüm.

228

The only useful answers are those that raise new questions.

Tek yararlı cevaplar yeni soruları ortaya atandır.

229

Poor is not the one who has too little, but the one who wants too much.

Fakir, çok az şeye sahip olan değildir fakat çok isteyendir.

230

How long does it take to get to the station?

İstasyona gitmek ne kadar sürer?

231

I don’t care what your names are. Once this job’s over, I’m out of here.

Adlarınızın ne oldukları umurumda değil. Bu iş biter bitmez, ben burada yokum.

232

Do you speak Italian?

İtalyanca konuşuyor musun?

233

May I ask a question?

Bir soru sorabilir miyim?

234

It’s quite difficult to master French in 2 or 3 years.

2 ya da 3 yılda Fransızcada uzmanlaşmak oldukça zordur.

235

It’s impossible for me to explain it to you.

Onu sana açıklamam imkansız.

236

I don’t want to spend the rest of my life regretting it.

Hayatımın geri kalanını pişman olarak geçirmek istemiyorum.

237

I would never have guessed that.

Onu hiç tahmin etmedim.

238

Imagination affects every aspect of our lives.

Hayal hayatlarımızın her yönünü etkilemektedir.

239

You’ll forget about me someday.

Bir gün beni unutacaksınız.

240

You’ll forget about me someday.

Bir gün beni unutacaksın.

241

That is rather unexpected.

O, oldukça beklenmeyen bir durumdur.

242

I wonder how long it’s going to take.

Ne kadar süreceğini merak ediyorum.

243

I can’t live without a TV.

Televizyon olmadan yaşayamam.

244

I can’t live without a TV.

Televizyonsuz yaşayamam.

245

I couldn’t have done it without you. Thank you.

Onu sen olmadan yapamazdım. Teşekkür ederim.

246

Many people drift through life without a purpose.

Pek çok insan amaçsızca hayatın içinde sürükleniyor.

247

Let me know if I need to make any changes.

Herhangi bir değişiklik yapmam gerekip gerekmediğini bana bildir.

248

I think exams are ruining education.

Sanırım sınavlar eğitimi mahvediyorlar.

249

We can’t sleep because of the noise.

Gürültüden dolayı uyuyamıyoruz.

250

Do you have a condom?

Prezervatifin var mı?

251

Do whatever he tells you.

O sana her ne söylerse yap.

252

Do whatever he tells you.

O sana ne söylerse yap.

253

I can walk to school in 10 minutes.

On dakikada okula yürüyebilirim.

254

It took me more than two hours to translate a few pages of English.

Birkaç sayfa İngilizce çevirmek iki saatten fazla zamanımı aldı.

255

It took me more than two hours to translate a few pages of English.

Birkaç sayfa ingilizceyi çevirmek iki saatten daha fazla zamanımı aldı.

256

It is already eleven.

Saat zaten on bir.

257

It is already eleven.

Saat şimdiden on birdir.

258

May I talk to Ms. Brown?

Bayan Brown’la konuşabilir miyim?

259

May I talk to Ms. Brown?

Bayan Brown ile konuşabilir miyim?

260

Yes, orange juice please, says Mike.

Evet, portakal suyu lütfen, diyor Mark.

261

Ah! is an interjection.

Ah! bir ünlemdir.

262

The mandatory character of schooling is rarely analyzed in the multitude of works dedicated to the study of the various ways to develop within children the desire to learn.

Eğitimin zorunlu karakteri çocukların içinde öğrenme arzusu geliştirmek için çeşitli şekillerde çalışmaya adanmış işlerin çokluğunda nadiren analiz edilir.

263

I have a bone to pick with you.

Seninle paylaşacak bir kozum var.

264

Do you need me to give you some money?

Sana biraz para vermeme ihtiyacın var mı?

265

Paris is the most beautiful city in the world.

Paris dünyanın en güzel şehridir.

266

Hey, I may have no money, but I still have my pride.

Hey, hiç param olmayabilir ama benim hâlâ bir gururum var.

267

I have a dream.

Benim bir hayalim var.

268

This is my friend Rachel. We went to high school together.

Bu benim arkadaşım Rachel. Birlikte liseye gittik.

269

The cost of life increased drastically.

Yaşamın maliyetini büyük ölçüde artırmıştır.

270

All that which is invented, is true.

İcat edilen her şey doğrudur.

271

To be surprised, to wonder, is to begin to understand.

Şaşırmak, merak etmek, anlamaya başlamaktır.

272

But the universe is infinite.

Fakat evren sonsuzdur.

273

And yet, the contrary is always true as well.

Ne var ki aksi de her zaman doğrudur.

274

You found me where no one else was looking.

Başka hiç kimsenin bakmadığı yerde beni buldun.

275

You’re by my side; everything’s fine now.

Yanımdasın; şimdi her şey iyi.

276

What do you mean you don’t know?!

Bilmediğini mi söylemek istiyorsun?

277

You look stupid.

Aptal görünüyorsun.

278

I think I’m gonna go to sleep.

Sanırım uyumaya gideceğim.

279

My name is Jack.

Benim adım Jack.

280

I like it very much.

Onu çok severim.

281

How do you say that in Italian?

Onu İtalyancada nasıl dersiniz?

282

I have to go shopping. I’ll be back in an hour.

Alışverişe gitmek zorundayım. Bir saat içinde döneceğim.

283

Is it far from here?

O buradan uzak mı?

284

These things aren’t mine!

Bu şeyler benimki değil!

285

Would you like to dance with me?

Benimle dans etmek ister misin?

286

Italy is a very beautiful country.

İtalya çok güzel bir ülke.

287

It’s not my fault!

Bu benim hatam değil!

288

It’s not my fault!

Benim hatam değil!

289

I’d like to stay for one night.

Ben bir gece kalmak istiyorum.

290

Could you dial for me? The telephone is too high.

Benim için arar mısın? Telefon çok yüksekte.

291

Is there a youth hostel near here?

Buraya yakın bir öğrenci yurdu var mı?

292

Where are the showers?

Duşlar nerede?

293

Where are the showers?

Duş nerede?

294

Open your mouth!

Ağzını aç!

295

Is it bad?

Bu kötü mü?

296

I have lost my wallet.

Cüzdanımı kaybettim.

297

I have lost my wallet.

Ben cüzdanımı kaybettim.

298

Love is never wasted.

Aşk asla boşa gitmez.

299

Life is what happens to you while you’re busy making other plans.

Hayat siz diğer planları yapmakla meşgulken size olanlardır.

300

Not wanting is the same as having.

İstemek sahip olmakla aynı değildir.

301

He’s very sexy.

O çok seksi.

302

Pass me the salt, please. “Here you are.”

Bana tuzu uzatın lütfen. “Buyurun.”

303

There are too many things to do!

Yapacak çok fazla şeyler var!

304

Come on, play with me, I’m so bored!

Haydi, benimle oyna, çok sıkıldım!

305

Stop asking me for a drink! Go get it yourself.

Benden içecek istemekten vazgeç! Git onu kendin al.

306

Thanks to you I’ve lost my appetite.

Sayende iştahımı kaybettim.

307

I really need to hit somebody.

Ben gerçekten birine vurmalıyım.

308

Who doesn’t know this problem?!

Bu sorunu kim bilmiyor?!

309

It has been so long since I last went to Disneyland with my family.

Son olarak ailemle birlikte Disneyland’a gittiğimden beri uzun zaman oldu.

310

My parents keep arguing about stupid things. It’s so annoying!

Ailem aptal şeyler hakkında tartışmayı sürdürüyor. Bu çok can sıkıcı!

311

If you don’t want to put on sunscreen, that’s your problem. Just don’t come complaining to me when you get a sunburn.

Güneş kremi sürmek istemiyorsan, bu senin sorunun. Güneşte yandığın zaman bana şikayete gelme.

312

My friends always say I’m too calm, but my family always says I’m too annoying.

Arkadaşlarım her zaman benim sakin olduğumu söyler fakat ailem her zaman can sıkıcı olduğumu söyler.

313

So annoying… Now I get a headache whenever I use the computer!

Çok sinir bozucu… Ne zaman bilgisayarı kullansam başıma ağrılar giriyor.

314

It’s so hot that you could cook an egg on the hood of a car.

Hava o kadar sıcak ki bir arabanın kaputunda yumurta pişirebilirsiniz.

315

It is very hot today.

Bugün hava çok sıcak.

316

Nobody came.

Hiç kimse gelmedi.

317

Mathematics is the part of science you could continue to do if you woke up tomorrow and discovered the universe was gone.

Matematik, yarın kalkarsan ve evrenin gittiğini keşfedersen yapmaya devam edebileceğin, bilimin bir parçasıdır.

318

Look at me when I talk to you!

Seninle konuşurken bana bak!

319

What would the world be without women?

Dünya kadınsız ne olurdu?

320

I don’t know what to say to make you feel better.

Seni daha iyi hissettirmek için ne söyleyeceğimi bilmiyorum.

321

I was trying to kill time.

Zaman öldürmeye çalışıyordum.

322

How did you come up with this crazy idea?

Bu çılgın fikri nasıl buldun?

323

How did you come up with this crazy idea?

Bu çılgın fikri nasıl ileri sürdün.

324

How did you come up with this crazy idea?

Bu çılgın fikir nereden aklına geldi?

325

I’m tired.

Ben yorgunum.

326

I’m tired.

Yoruldum.

327

I’m tired.

Yorgunum.

328

Who wants some hot chocolate?

Kim biraz sıcak çikolata ister?

329

When do we arrive?

Ne zaman varacağız?

330

When do we arrive?

Ne zaman varırız?

331

The check, please.

Hesap, lütfen.

332

I have a headache.

Benim başım ağrıyor.

333

I have a headache.

Başım ağrıyor.

334

I have a headache.

Baş ağrım var.

335

I must admit that I snore.

Horladığımı kabul etmek zorundayım.

336

How are you? Did you have a good trip?

Nasılsın? İyi bir yolculuk yaptın mı?

337

I don’t feel well.

İyi hissetmiyorum.

338

Call the police!

Polis çağır!

339

Call the police!

Polisi çağır!

340

It’s too expensive!

Çok pahalı!

341

My shoes are too small. I need new ones.

Benim ayakkabılarım çok küçük. Yenilerine ihtiyacım var.

342

We’re getting out of here. The cops are coming.

Buradan ayrılıyoruz. Polisler geliyor.

343

Merry Christmas!

Mutlu Noeller!

344

Merry Christmas!

Mutlu Noeller.

345

It would be so cool if I could speak ten languages!

On dil konuşabilsem, çok güzel olur!

346

If you’re tired, why don’t you go to sleep? “Because if I go to sleep now I will wake up too early.”

Eğer yorgunsan, niçin yatmaya gitmiyorsun? ” Ben şimdi yatmaya gidersem çok erken kalkacağım.

347

If you’re tired, why don’t you go to sleep? “Because if I go to sleep now I will wake up too early.”

Yorgunsan niye yatmıyorsun? “Çünkü şimdi yatarsam çok erken kalkarım”

348

You should have listened to me.

Beni dinlemeliydin.

349

It’s a complete mess, and it’s getting on my nerves.

Bu tam bir karmaşa ve benim sinirime dokunuyor.

350

When the body is touched, receptors in the skin send messages to the brain causing the release of chemicals such as endorphins.

Vücuda dokunulduğunda, derideki reseptörler beyne endorfin gibi kimyasalların salınmasına neden olan mesajlar gönderir.

351

What does it involve?

O, ne içeriyor?

352

One hundred and fifty thousand couples are expected to get married in Shanghai in 2006.

Yüz elli bin çiftin, 2006 yılında Shanghai’da evlenmesi bekleniyor.

353

Those selected will have to face extensive medical and psychological tests.

Seçilmiş olanlar kapsamlı tıbbi ve psikolojik testlerle yüzleşmek zorunda kalacak.

354

Half a million children still face malnutrition in Niger.

Yarım milyon çocuk Nijer’de hâlâ yetersiz beslenme ile karşı karşıyadır.

355

It will take five to ten years for the technology to be ready.

Teknolojinin hazır olması 5-10 yıl alır.

356

Bicycles are tools for urban sustainability.

Bisikletler kentsel sürdürülebilirlik için araçlardır.

357

The French government has launched an online game that challenges taxpayers to balance the national budget.

Fransız hükümeti, ulusal bütçeyi vergi mükelleflerinin dengelemesi için meydan okuyan online bir oyunu piyasaya sürdü.

358

He would be glad to hear that.

O, onu duymaktan mutlu olurdu.

359

What do you believe is true even though you cannot prove it?

Kanıtlayamasan bile neyin doğru olduğuna inanırsın?

360

Computers make people stupid.

Bilgisayarlar insanları aptallaştırır.

361

Don’t ask what they think. Ask what they do.

Onların ne düşündüğünü sormayın. Ne yaptığını sorun.

362

When you’re trying to prove something, it helps to know it’s true.

Siz bir şeyi kanıtlamaya çalışırken, bu onun doğru olduğunu bilmenize yardım eder.

363

What changes the world is communication, not information.

Dünyayı değiştiren bilgi değil iletişimdir.

364

Most scientific breakthroughs are nothing else than the discovery of the obvious.

Bilimsel buluşların çoğu bilinenin keşfinden başka bir şey değildir.

365

If you don’t understand something, it’s because you aren’t aware of its context.

Eğer bir şeyi anlamıyorsanız, onun içeriğinin farkında olmamanızdandır.

366

The past can only be known, not changed. The future can only be changed, not known.

Geçmiş sadece bilinir, değişmez. Gelecek ise sadece değişir, bilinmez.

367

The key question is not what can I gain but what do I have to lose.

Kilit soru ne kaybedebilirim değil fakat kaybedecek neyim vardır.

368

Anything that can be misunderstood will be.

Yanlış anlaşılabilen herhangi bir şey olacaktır.

369

Any universe simple enough to be understood is too simple to produce a mind able to understand it.

Anlaşılması yeterince basit bir evren onu anlayabilecek bir aklı üretemeyecek kadar çok basittir.

370

Why is life so full of suffering?

Hayat niçin o kadar acı dolu?

371

Despite the importance of sleep, its purpose is a mystery.

Uykunun önemine rağmen, onun amacı bir sırdır.

372

What does it mean to have an educated mind in the 21st century?

21. yüzyılda eğitimli bir akla sahip olmak ne anlama geliyor?

373

Passion creates suffering.

Tutku acı yaratır.

374

The train from Geneva will arrive at the station.

Cenevre’den gelen tren istasyona gelecek.

375

I would like to give him a present for his birthday.

Ona doğum günü için bir hediye vermek istiyorum.

376

I would like to give him a present for his birthday.

Doğum günü için ona bir hediye vermek istiyorum.

377

I’m starving!

Açlıktan ölüyorum!

378

I’m starving!

Ben açlıktan ölüyorum.

379

Do you have friends in Antigua?

Antigua’da arkadaşların var mı?

380

A cubic meter corresponds to 1000 liters.

Bir metreküp, 1000 litreye karşılık gelmektedir.

381

I have so much work that I will stay for one more hour.

O kadar çok işim var ki, bir saat daha kalacağım.

382

I am married and have two children.

Evliyim ve iki çocuğum var.

383

He plays the piano very well.

O çok iyi piyano çalar.

384

I see it rarely.

Ben onu nadiren görüyorum.

385

I’d like to study in Paris.

Paris’te öğretim yapmak istiyorum.

386

You don’t know who I am.

Kim olduğumu bilmiyorsun.

387

Why don’t you eat vegetables?

Niçin sebze yemiyorsun?

388

Why do people go to the movies?

İnsanlar neden sinemaya gidiyorlar?

389

I’m undressing.

Ben soyunuyorum.

390

The car crashed into the wall.

Araba duvara çarptı.

391

There are no real visions.

Gerçek görüntüler yoktur.

392

There’s no point saying “Hi, how are you?” to me if you have nothing else to say.

Söyleyecek başka bir şeyin yoksa bana “Merhaba, nasılsın?” demenin hiçbir faydası yok.

393

In a dictionary like this one there should be at least two sentences with “fridge”.

Böyle bir sözlükte ” buzdolabı ” ile ilgili en az iki cümle olmalıdır.

394

Creationism is a pseudo-science.

Yaratılışçılık, bir sözde-bilimdir.

395

The wind calmed down.

Rüzgar sakinleşti.

396

Where there’s a will, there’s a way.

İsteğin olduğu yerde, bir yol vardır.

397

Who searches, finds.

Arayan bulur.

398

Who searches, finds.

Kim ararsa, bulur.

399

Rome wasn’t built in a day.

Roma bir günde yapılmadı.

400

Silence gives consent.

Sessizlik rıza verir.

401

Have you finished? “On the contrary, I have not even begun yet.”

Bitirdin mi? “Tam tersine, henüz başlamadım bile.”

402

Good morning, said Tom with a smile.

Tom bir tebessümle, “Günaydın”, dedi.

403

That was the best day of my life.

O, hayatımdaki en iyi gündü.

404

That was the best day of my life.

Bu hayatımın en güzel günüydü.

405

I don’t understand German.

Almanca anlamıyorum.

406

I made my decision.

Kararımı verdim.

407

I give you my word.

Sana söz veriyorum.

408

You are the great love of my life.

Sen yaşamımın büyük aşkısın.

409

An expert is someone who knows some of the worst mistakes that can be made in his field, and how to avoid them.

Bir uzman sahasında yapılabilecek en kötü hatalardan bazılarını ve onlardan nasıl sakınacağını bilen biridir.

410

Doing math is the only socially acceptable way to masturbate in public.

Hesap yapmak herkesin önünde tatmin olmanın kabul edilebilir tek sosyal yoludur.

411

There are 10 types of people in the world: those who understand binary, and those who don’t.

Dünya üzerinde 10 çeşit insan vardır: ikilik sistemi anlayanlar ve anlamayanlar.

412

I don’t think, therefore I am not.

Düşünmüyorum; öyleyse yokum.

413

Nowadays we want our children to make their own decisions, but we expect those decisions to please us.

Günümüzde çocuklarımızın kendi başlarına karar almalarını istiyoruz ama o kararların hoşumuza gitmesini umut ediyoruz.

414

Don’t worry, be happy!

Endişelenme, mutlu ol!

415

I find foreign languages very interesting.

Yabancı dilleri çok ilginç buluyorum.

416

I don’t like learning irregular verbs.

Düzensiz fiilleri öğrenmeyi sevmiyorum.

417

He’s already a man.

Zaten bir adam.

418

The vacation is over now.

Şimdi tatil bitti.

419

That’s the absolute truth.

O, mutlak gerçektir.

420

I’m thirsty.

Susadım.

421

I’m thirsty.

Ben susadım.

422

When I ask people what they regret most about high school, they nearly all say the same thing: that they wasted so much time.

İnsanlara “Lise yıllarında en çok pişman olduğunuz şey nedir?” diye sorduğumda, hemen hemen hepsi aynı şeyi söylerler: Zamanımızın çoğunu boşa harcadık.

423

Give him an inch and he’ll take a yard.

Ona elini verirsen kolunu kaptırırsın.

424

You did this intentionally!

Bunu bilerek yaptın!

425

You didn’t tell him anything?

Ona bir şey söylemedin mi?

426

You’re my type.

Sen benim tipimsin.

427

You’re irresistible.

Sen dayanılmazsın.

428

Could you call again later, please?

Daha sonra tekrar arar mısınız, lütfen?

429

Who am I talking with?

Ben kiminle konuşuyorum?

430

I accept, but only under one condition.

Kabul ediyorum, ama sadece tek bir şartla.

431

At the age of six he had learned to use the typewriter and told the teacher that he did not need to learn to write by hand.

Altı yaşında o, daktiloyu kullanmayı öğrendi ve öğretmenine el ile yazmayı öğrenmesine gerek kalmadığını söyledi.

432

Life is beautiful.

Hayat güzeldir.

433

I can’t cut my nails and do the ironing at the same time!

Aynı anda tırnaklarımı kesip ütü yapamam!

434

I can’t take it anymore! I haven’t slept for three days!

Artık daha fazla dayanamıyorum! Üç gündür uyumadım!

435

Have you ever eaten a banana pie?

Hiç muzlu pasta yedin mi?

436

What made you change your mind?

Senin fikrini ne değiştirdi?

437

I love lasagna.

Lazanyayı severim.

438

If you know that something unpleasant will happen, that you will go to the dentist for example, or to France, then that is not good.

Hoş olmayan bir şey olacağını biliyorsan, örneğin dişçiye gideceğini, ya da Fransa’ya, öyleyse bu iyi değil.

439

Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.

Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır.

440

Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.

Asal sayılar hayata benzerler, onlar tamamıyla mantıklıdır ama bütün zamanınızı bu konuyu düşünerek harcasanız dahi belirli bir kural bulmak imkansızdır.

441

The brain is just a complicated machine.

Beyin sadece karmaşık bir makinedir.

442

I’m at the hospital. I got struck by lightning.

Hastanedeyim. Yıldırım çarptı.

443

What is your greatest source of inspiration?

En büyük ilham kaynağınız nedir?

444

You don’t marry someone you can live with — you marry the person whom you cannot live without.

Sen yaşayabileceğin herhangi biriyle evlenme – sen onsuz yaşayamayacağın kişiyle evlen.

445

In theory, there is no difference between theory and practice. But, in practice, there is.

Teoride, teori ve pratik arasında hiçbir fark yoktur. Fakat pratikte var.

446

In theory, there is no difference between theory and practice. But, in practice, there is.

Teoride, teori ve uygulama arasında farklılık yok. Ama uygulamada var.

447

Don’t stay in bed, unless you can make money in bed.

Yatakta para kazanamadığınız sürece, yatakta kalmayınız.

448

I was rereading the letters you sent to me.

Bana gönderdiğin mektupları tekrar okuyordum.

449

I don’t want to go to school.

Ben okula gitmek istemiyorum.

450

It’s over between us. Give me back my ring!

Aramızda her şey bitti. Yüzüğümü geri ver.

451

It is raining.

Yağmur yağıyor.

452

I was planning on going to the beach today, but then it started to rain.

Bugün plaja gitmeyi planlıyordum fakat sonra yağmur yağmaya başladı.

453

She’s really smart, isn’t she?

O gerçekten zeki, değil mi?

454

She’s really smart, isn’t she?

O sahiden zeki, değil mi?

455

She’s really smart, isn’t she?

O gerçekten akıllı, değil mi?

456

She’s really smart, isn’t she?

O sahiden akıllı, değil mi?

457

Every opinion is a mixture of truth and mistakes.

Her fikir doğru ve hataların bir karışımıdır.

458

Life is a fatal sexually transmitted disease.

Hayat ölümcül,cinsel,taşınan bir hastalıktır.

459

If two men always have the same opinion, one of them is unnecessary.

İki insan her zaman aynı görüşe sahipse, bunlardan biri gereksizdir.

460

Our opinion is an idea which we have; our conviction an idea which has us.

Bizim görüşümüz sahip olduğumuz bir fikirdir; inancımız bize sahip olan bir fikirdir.

461

Tomorrow, I’m going to study at the library.

Yarın, ben kütüphanede çalışacağım.

462

Too late.

Çok geç.

463

I went to the zoo yesterday.

Dün hayvanat bahçesine gittim.

464

We won the battle.

Biz savaşı kazandık.

465

Hello? Are you still here?

Merhaba? Hâlâ burada mısın?

466

Hello? Are you still here?

Alo? Hâlâ burada mısın?

467

I make lunch every day.

Ben her gün öğle yemeği yaparım.

468

I watched TV this morning.

Bu sabah TV izledim.

469

I read a book while eating.

Yemek yerken bir kitap okurum.

470

I slept a little during lunch break because I was so tired.

Çok yorgun olduğum için öğle yemeği molası sırasında biraz uyudum.

471

I started learning Chinese last week.

Ben geçen hafta Çince öğrenmeye başladım.

472

It is easier to hit on people on the Internet than in the street.

İnternet üzerinden insanlara asılmak sokakta asılmaktan daha kolaydır.

473

I live near the sea, so I often get to go to the beach.

Denize yakın yaşıyorum. Bu yüzden sık sık plaja giderim.

474

Someday I will buy a cotton candy machine.

Bir gün bir pamuk şekeri makinesi satın alacağım.

475

It’s practical to have a laptop.

Bu bir dizüstü bilgisayara sahip olmak pratiktir.

476

Your glasses fell on the floor.

Gözlüğün yere düştü.

477

How many times a day do you look at yourself in the mirror?

Günde kaç kaç kez aynada kendinize bakarsınız?

478

We went to London last year.

Geçen yıl Londra’ya gittik.

479

We went to London last year.

Biz geçen yıl Londra’ya gittik.

480

She doesn’t want to talk about it.

O, o konu hakkında konuşmak istemiyor.

481

I lost my inspiration.

Ben ilhamımı kaybettim.

482

If you don’t have anything to do, look at the ceiling of your room.

Yapacak bir şeyiniz yoksa, odanızın tavanına bakın.

483

It doesn’t mean anything!

O hiçbir şey demek değildir!

484

Be patient please. It takes time.

Sabırlı olun lütfen. Bu zaman alır.

485

Close the door when you leave.

Çıkarken kapıyı kapat.

486

Close the door when you leave.

Giderken kapıyı kapat.

487

This is such a sad story.

Bu öylesine hüzünlü bir hikaye.

488

If there’s no solution, then there’s no problem.

Bir çözüm yoksa, öyleyse hiçbir sorun yok.

489

If there’s no solution, then there’s no problem.

Çözüm yoksa sorun da yoktur.

490

My little brother is watching TV.

Küçük erkek kardeşim televizyon izliyor.

491

My little brother is watching TV.

Benim küçük erkek kardeşim TV izliyor.

492

An astute reader should be willing to weigh everything they read, including anonymous sources.

Akıllı bir okuyucu, anonim kaynaklar dahil, okudukları her şeyi tartmak için istekli olmalıdır.

493

The formation and movement of hurricanes are capricious, even with our present-day technology.

Günümüz teknolojisiyle bile kasırgaların oluşum ve hareketleri kaprislidir.

494

Aaah!! My computer is broken!

Eyvah!! Bilgisayarım bozuldu!

495

Yes, it happens from time to time.

Evet, o zaman zaman olur.

496

Most people have a great disinclination to get out of bed early, even if they have to.

İnsanların çoğu bunu yapmak zorunda olsalar bile yataktan erken kalkma konusunda çok isteksizdirler.

497

The convicted drug dealer was willing to comply with the authorities to have his death sentence reduced to a life sentence.

Mahkûm uyuşturucu satıcısı ölüm cezasını ömür boyu hapis cezasına düşürtmek için yetkililere boyun eğmeye istekliydi.

498

Even people who don’t believe in the Catholic church venerate the Pope as a symbolic leader.

Katolik kilisesine inanmayan insanlar bile Papa’ya sembolik bir lider olarak saygı duyuyorlar.

499

His essay gave only a superficial analysis of the problem, so it was a real surprise to him when he got the highest grade in the class.

Onun denemesi, sorunun sadece yüzeysel bir analizini yaptı, bu yüzden sınıfta en yüksek notu aldığında ona gerçekten büyük bir sürpriz olmuştu.

500

Professors should explain everything in detail, not be succinct and always tell students to go home and read their books.

Profesörler, her şeyi detaylı bir şekilde açıklamalılar, kısa ve öz olmamalılar ve her zaman öğrencilere eve gitmelerini ve kitaplarını okumalarını söylemeliler.

501

Prosecutors in court have to substantiate their claims in order to prove a suspect is guilty.

Bir şüphelinin suçlu olduğunu ispatlamak için mahkemedeki savcılar iddialarını kanıtlamak zorundadır.

502

The people who come on the Maury Povich show often make pretentious claims about their lovers cheating on them.

Maury Povich’e gelen insanlar genellikle sevgililerinin onları aldattıkları ile ilgili önemli iddialarda bulunmaktadırlar.

503

It is a prevalent belief, according to a nationwide poll in the United States, that Muslims are linked with terrorism.

ABD’de ülke çapındaki bir ankete göre Müslümanların terörle bağlantılı olduğu yaygın bir inançtır.

504

My roommate is prodigal when it comes to spending money on movies; he buys them the day they’re released, regardless of price.

Oda arkadaşım, filmlere para harcama söz konusu olduğunda, müsriftir; o fiyatı ne olursa olsun, onları piyasaya çıktığı gün alıyor.

505

The profane language used on network television makes many parents with young children not want to subscribe to cable.

Ağ televizyonda kullanılan saygısız dil küçük çocuklu ebeveynlerin kabloluya abone olmayı istememelerine sebep oluyor.

506

Teachers must get tired of rectifying the same mistakes over and over again in their students’ papers.

Öğretmenler öğrencilerinin kağıtlarındaki aynı hataları tekrar tekrar düzeltmekten bıkmış olmalı.

507

James had a great fear of making mistakes in class and being reprimanded.

James derste hatalar yapmaktan ve azarlanmaktan çok korkardı.

508

I would like to retract my previous statement.

Önceki ifademi geri almak istiyorum.

509

To win his audience, the speaker resorted to using rhetorical techniques he learned from his communication courses.

Seyircisini kazanmak için konuşmacı, iletişim kurslarından öğrendiği retorik teknikleri kullanarak başvurdu.

510

His father would never sanction his engagement to a girl who did not share the same religious beliefs as their family.

Babası onların ailesi gibi aynı dini inançları paylaşmayan bir kızla onun nişanını tasdik etmedi.

511

Spenser’s mother often scrutinizes him for every small mistake he makes.

Spenser’in annesi onun yaptığı her küçük hatayı sık sık irdeler.

512

Bill Clinton spoke in ambiguous language when asked to describe his relationship with Monica Lewinsky.

Bill Clinton Monica Lewinsky ile olan ilişkisini açıklamak isterken muğlak bir dil kullandı.

513

I like my job very much.

İşimi çok seviyorum.

514

Ray was willing to corroborate Gary’s story, but the police were still unconvinced that either of them were telling the truth.

Ray, Gary’nin hikayesini desteklemek istiyordu fakat polisler onların ikisininde gerçeği söylediklerine ikna olmamışlardı.

515

The murderer was convicted and sentenced to life in prison.

Katilin suçu kanıtlandı ve ömür boyu hapse mahkum edildi.

516

There was a feeling of constraint in the room; no one dared to tell the king how foolish his decision was.

Odada bir baskı hissi vardı; Hiç kimse krala kararının ne kadar aptalca olduğunu söylemeye cesaret etmedi.

517

The politician pushed for reform by denouncing the corruption of the government officials.

Siyasetçi devlet memurlarının yolsuzluğunu kınayarak reformu ısrarla istedi.

518

I dreamt about you.

Seni rüyamda gördüm.

519

I have to get a new computer.

Yeni bir bilgisayar almak zorundayım.

520

I won’t lose!

Kaybetmeyeceğim!

521

Classes are starting again soon.

Dersler yakında tekrar başlıyor.

522

I think I’m gonna sneeze. Give me a tissue.

Sanırım hapşıracağım… Bana bir mendil ver.

523

I’ve changed my website’s layout.

Ben web sitemin düzenini değiştirdim.

524

He won’t beat me.

O beni yenemez.

525

I have to do laundry while it’s still sunny.

Hava güneşliyken çamaşır yıkamak zorundayım.

526

You had plenty of time.

Çok zamanın vardı.

527

Stop criticizing me!

Beni eleştirmekten vazgeç.

528

Stop criticizing me!

Beni eleştirmeyi bırak

529

I’m almost done.

Neredeyse bitirdim.

530

How many sandwiches are there left?

Kaç tane sandviç kaldı?

531

We could see the sunset from the window.

Pencereden gün batımını görebiliyorduk.

532

It’s driving me crazy.

O, beni çıldırtıyor.

533

Did you say that I could never win?

Hiç kazanamadığımı söyledin mi?

534

What happened? There’s water all over the apartment.

Ne oldu? Dairenin her yerinde su var.

535

I am alive even though I am not giving any sign of life.

Herhangi bir yaşam belirtisi vermememe rağmen hayattayım.

536

Never try to die.

Ölmeyi asla deneme.

537

I am too old for this world.

Bu dünya için çok yaşlıyım.

538

Life begins when you pay taxes.

Yaşam vergi ödeyince başlar.

539

It is never too late to learn.

Öğrenmek için asla çok geç değildir.

540

It’s just five in the morning, but nevertheless it is light out.

Henüz sabahın beşiydi ama yine de aydınlıktı.

541

He told me the story of his life.

O bana hayatının hikayesini anlattı.

542

What are you talking about?

Sen neden bahsediyorsun?

543

I want a piece of candy.

Bir parça şeker istiyorum.

544

I knew that today would be fun.

Bugünün eğlenceli olacağını biliyordum.

545

It might sound far-fetched, but this is a real problem.

Bu zoraki görünebilir ama gerçek bir problemdir.

546

When are we eating? I’m hungry!

Ne zaman yiyoruz? Ben açım!

547

I have class tomorrow.

Yarın dersim var.

548

I can’t believe it!

Ben ona inanamıyorum!

549

Thank you. “You’re welcome.”

Teşekkürler. “Bir şey değil.”

550

Thank you. “You’re welcome.”

“Teşekkür ederim.” — “Rica ederim.”

551

Winter is my favorite season.

Kış benim gözde mevsimimdir.

552

I learned a lot from you.

Senden çok şey öğrendim.

553

We walked a lot.

Çok yürüdük.

554

I spent twelve hours on the train.

Trende on iki saat geçirdim.

555

Hold on, someone is knocking at my door.

Bekle , biri kapıma vuruyor.

556

Hold on, someone is knocking at my door.

Bekle , biri kapımı çalıyor.

557

He’s sleeping like a baby.

Bir bebek gibi uyuyor.

558

He’s sleeping like a baby.

Bebek gibi uyuyor.

559

You’re sick. You have to rest.

Sen hastasın. Dinlenmek zorundasın.

560

There’s a secret path on the left.

Solda gizli bir patika var.

561

She’s asking for the impossible.

O, imkansızı istiyor.

562

He disappeared without a trace.

O, bir iz bırakmadan gözden kayboldu.

563

I can place the palms of my hands on the floor without bending my knees.

Ellerimin avuç içlerini dizlerimi bükmeden yere değdirebilirim.

564

There cannot be progress without communication.

İletişim olmadan ilerleme olamaz.

565

The world doesn’t revolve around you.

Dünya senin etrafında dönmüyor.

566

Are you saying my life is in danger?

Hayatım tehlikede mi diyorsun?

567

Do you have any idea what my life is like?

Hayatımın neye benzediği hakkında bir fikrin var mı?

568

This place has a mysterious atmosphere.

Bu yerin gizemli bir atmosferi var.

569

I look forward to hearing your thoughts on this matter.

Bu konu ile ilgili düşüncelerini duymaya can atıyorum.

570

My life is hollow without him.

Hayatım onsuz boş.

571

I don’t want to fail my exams.

Sınavımda başarısız olmak istemiyorum.

572

My mother bought two bottles of orange juice.

Annem iki şişe portakal suyu aldı.

573

She was wearing a black hat.

O, siyah bir şapka giyiyordu.

574

She was wearing a black hat.

Siyah bir şapka takıyordu.

575

We made pancakes for breakfast.

Sabah kahvaltısı için gözleme yaptık.

576

I spent the whole afternoon chatting with friends.

Bütün öğleden sonrayı arkadaşlarla sohbet ederek geçirdim.

577

I want to be more independent.

Ben daha özgür olmak istiyorum.

578

Are you just going to stand there all day?

Bütün gün sadece orada mı duracaksın?

579

A rabbit has long ears and a short tail.

Bir tavşanın uzun kulakları ve kısa bir kuyruğu var.

580

Your secret will be safe with me.

Sırrın benimle güvende olacak.

581

I don’t want to hear any more of your complaining.

Artık şikâyet ettiğini duymak istemiyorum.

582

You should have refused such an unfair proposal.

Böyle haksız bir öneriyi reddetmen gerekirdi.

583

I don’t have the strength to keep trying.

Denemeye devam edecek gücüm yok.

584

I didn’t mean to give you that impression.

Sana o izlenimi vermeyi amaçlamamıştım.

585

I didn’t mean to give you that impression.

Sana o izlenimi vermek istememiştim.

586

I’m tired of eating fast food.

Ayaküstü yemekten usandım.

587

I can’t wait to go on a vacation.

Tatile gitmek için sabırsızlanıyorum.

588

The rooms in this hotel are really very bad at muffling sounds. I can hear my neighbor chewing his gum!

Bu oteldeki odalar ses yalıtımında gerçekten çok kötü. Komşumun sakızını çiğnemesini duyabiliyorum.

589

Where is the bathroom?

Tuvalet nerededir?

590

If you lend someone $20 and never see that person again, it was probably worth it.

Eğer birine 20 dolar ödünç verirseniz ve o kişiyi asla yeniden görmezseniz, muhtemelen ona değmiştir.

591

The essence of liberty is mathematics.

Özgürlüğün özü matematiktir.

592

The essence of liberty is mathematics.

Hürriyetin özü matematiktir.

593

His story was too ridiculous for anyone to believe.

Onun hikayesi herhangi birinin inanması için çok fazla saçma.

594

Each person is a world.

Her insan bir dünyadır.

595

I have French nationality but Vietnamese origins.

Milliyetim Fransız ama Vietnam kökenliyim.

596

It’s very frustrating to try to find your glasses when you can’t see anything without glasses.

İnsan gözlüksüz bir şey göremediğinden, gözlüğü yokken gözlük araması çok sinir bozucu bir şey.

597

Do you think mankind will someday colonize the Moon?

Sence insanlık bir gün Ay’ı sömürgeleştirecek mi?

598

I’m crazy about you.

Ben senin için deli oluyorum.

599

Life in prison is worse than the life of an animal.

Hapishanedeki yaşam bir hayvanın yaşamından daha kötüdür.

600

I am proud to be a part of this project.

Bu projenin bir parçası olmaktan gurur duyuyorum.

601

The answer leads us to a vicious circle.

Cevap bizi kısır bir döngüye götürür.

602

I’m too lazy to do my homework.

Ödevimi yapamayacak kadar tembelim.

603

Freedom is not free.

Özgürlük bedava değildir.

604

I want an MP3 player!

Ben bir MP3 çalar istiyorum!

605

What?! You ate my chocolate bear?!

Ne?! Sen benim çikolata ayımı mı yedin?!

606

Where are you?

Neredesiniz?

607

Where are you?

Sen neredesin?

608

Where are you?

Neredesin?

609

It’s a dead end.

Bu bir çıkmaz sokak.

610

Life is not long, it is wide!

Yaşam uzun değil geniştir!

611

When I was your age, Pluto was a planet.

Ben senin yaşındayken Plüton bir gezegendi.

612

The elevators in a skyscraper are vital systems.

Bir gökdelendeki asansörler hayati sistemlerdir.

613

He spent the evening reading a book.

O, akşamı bir kitap okuyarak geçirdi.

614

If I don’t do it now, I never will.

Onu şimdi yapmazsam, asla yapamam.

615

This song is so moving that it brings tears to my eyes.

Bu şarkı o kadar acıklı ki gözlerimi yaşarttı.

616

There are a lot of things you don’t know about my personality.

Kişiliğimle ilgili bilmediğin çok şey var.

617

I have been told that I am pragmatic, and I am.

Bana pragmatik olduğum söylendi, ve öyleyim.

618

I’m running out of ideas.

Fikirlerim tükeniyor.

619

The seven questions that an engineer has to ask himself are: who, what, when, where, why, how and how much.

Mühendisin kendine sormak zorunda olduğu yedi soru: kim, ne, ne zaman, nerede, niçin, nasıl ve ne kadar.

620

You are still asking yourself what the meaning of life is?

Yaşamın anlamının ne olduğunu kendine soruyor musun hala?

621

When can one say that a person has alcohol issues?

Bir kişinin alkol sorunlarının olduğunu ne zaman söyleyebiliriz.

622

Check that your username and password are written correctly.

Kullanıcı adı ve şifrenizin doğru yazıldığını kontrol edin.

623

Goodbyes are always sad.

Vedalar her zaman üzücüdür.

624

Don’t forget about us!

Bizi unutma!

625

Don’t forget about us!

Bizi unutma.

626

Don’t forget about us!

Bizi unutmayın.

627

Which is your luggage?

Bagajınız hangisidir?

628

I suggest that we go out on Friday.

Cuma günü dışarı çıkmamızı öneriyorum.

629

Who painted this painting?

Bu resmi kim yaptı?

630

We men are used to waiting for the women.

Biz, erkekler kadınları beklemeye alışığız.

631

We men are used to waiting for the women.

Biz erkekler kadınları beklemeye alışkınız.

632

He’s Argentinean and he gives tennis lessons.

O Arjantinli ve tenis dersleri veriyor.

633

I’ve got a pacemaker.

Benim bir kalp pilim var.

634

Can I pay by credit card?

Kredi kartı ile ödeyebilir miyim?

635

I feed my cat every morning and every evening.

Ben kedimi her sabah ve her akşam beslerim.

636

Could you please repeat that?

Lütfen onu tekrarlar mısın?

637

Every effort deserves a reward.

Her çaba ödülü hak ediyor.

638

More than 90 percent of visits to a web page are from search engines.

Bir web sayfası ziyaretçilerinin %90’ından daha fazlası arama motorlarındandır.

639

I need your advice.

Tavsiyene ihtiyacım var.

640

Any chance you know where I put my keys?

Anahtarlarımı nereye koyduğumu bilmen için şans var mı?

641

I’m getting ready for the worst.

En kötüsü için hazırlanıyorum.

642

Why did you wake me up to tell me something that big? Now, I’ll never be able to concentrate on my work!

Niçin o kadar mühim bir şeyi söylemek için beni uyandırdın? Şimdi, asla işime konsantre olamayacağım.

643

Take good care of yourself.

Kendinize iyi bakın.

644

As he sits in the dark, typing away at his computer, he hears the sound of morning birds chirping away and realizes he has been up all night – but the insomniac still refuses to sleep.

O karanlıkta otururken bilgisayarında yazı yazıyor, cıvıl cıvıl öten sabah kuşlarının sesini duyuyor ve bütün gece uyumadığını fark ediyor- fakat uykusuzluk hastası hâlâ uyumayı reddediyor.

645

Try as you might, but you cannot force a belief onto someone else, much less your own self.

Ne kadar uğraşırsan uğraş, bırak başkasını, kendini bile bir şeye zorla inandıramazsın.

646

The functions sine and cosine take values between -1 and 1 (-1 and 1 included).

Sinüs ve kosinüs fonksiyonları -1 ve 1 arasında bir değer alır (-1 ve 1 dahil).

647

I am against using death as a punishment. I am also against using it as a reward.

Ölümü bir ceza olarak kullanmaya karşıyım. Onu bir ödül olarak da kullanmaya karşıyım.

648

Can I stay at your place? I have nowhere to go.

Yanında kalabilir miyim? Gidecek hiçbir yerim yok.

649

We are haunted by an ideal life, and it is because we have within us the beginning and the possibility for it.

İdeal bir hayatın peşindeyiz, bunun sebebi içimizde onun için başlangıç ve olasılığa sahip olmamızdır.

650

A known mistake is better than an unknown truth.

Bilinen bir hata bilinmeyen bir gerçekten daha iyidir.

651

Life is not an exact science, it is an art.

Hayat mutlak bilim değil, bir sanattır.

652

Only those who risk going too far will know how far one can go.

Sadece çok uzağa gitme riskini alanlar birinin ne kadar uzağa gidebileceğini bilecektir.

653

My interest is in the future because I’m going to spend the rest of my life there.

Merakım gelecekte çünkü hayatımın geri kalanını orada geçireceğim.

654

Nothing is impossible for the man who doesn’t have to do it himself.

Bir şeyi kendisi yapmak zorunda olmayan biri için hiçbir şey imkansız değildir.

655

It is not the strongest of the species that survives, not the most intelligent, but the one most responsive to change.

O, yaşayan türlerin en güçlüsü değil, en zekisi değil fakat değişmek için en duyarlı olanıdır.

656

I can’t understand why people are frightened of new ideas. I’m frightened of the old ones.

İnsanların yeni fikirlerden neden korktuklarını anlayamıyorum. Ben eskilerinden korkarım.

657

Hope is not a strategy.

Ummak bir strateji değildir.

658

They are waiting for you in front of the door.

Kapının önünde senin için bekliyorlar.

659

Do you have a pen on you?

Yanınızda bir kaleminiz var mı?

660

Whose is this?

Bu kimin?

661

It’s a good deal.

Bu gerçek bir pazarlık.

662

Pick up your things and go away.

Eşyalarını al ve uzaklaş.

663

The sooner, the better.

Ne kadar erken olursa, o kadar iyidir.

664

The sooner, the better.

Ne kadar erken o kadar iyi

665

He doesn’t look his age.

O yaşında görünmüyor.

666

Do you like rap?

Rap sever misin?

667

I love trips.

Gezileri seviyorum.

668

I’ve been waiting for hours.

Saatlerdir bekliyorum.

669

That’s the snag.

Şu, budak.

670

I don’t know him.

Onu tanımıyorum.

671

I liked this film.

Bu filmi sevdim.

672

It’s not important.

Önemli değil.

673

It’s not important.

O önemli değil.

674

I don’t care.

Umurumda değil.

675

I go shopping every morning.

Her sabah alışverişe çıkarım.

676

Speech is silver, but silence is golden.

Konuşma gümüştür ama susma altındır.

677

Speech is silver, but silence is golden.

Söz gümüşse sükût altındır.

678

Fifty-two per cent of British women prefer chocolate to sex.

Britanyalı kadınların yüzde elli ikisi çikolatayı sekse tercih ediyor.

679

I’m not convinced at all.

Hiç de ikna olmadım.

680

Why do you want to leave today?

Niçin bugün gitmek istiyorsun?

681

I’m going to take my car.

Benim arabayı alacağım.

682

It’s too good to be true.

O, gerçek olamayacak kadar çok iyi.

683

It’s too good to be true.

Bu gerçek olamayacak kadar çok iyi.

684

Logic is a systematic method of coming to the wrong conclusion with confidence.

Mantık, yanlış sonuca inançla ulaşmanın sistematik bir metodudur.

685

If you see a man approaching you with the obvious intention of doing you good, you should run for your life.

Sana faydalı olmak amacıyla sana yaklaşan bir adam görürsen, hayatın için koşmalısın.

686

Better late than never.

Geç olması hiç olmamasından daha iyidir.

687

Better late than never.

Geç olsun da güç olmasın.

688

Like father, like son.

Tıpkı babasına benziyor.

689

Like father, like son.

Elma ağacın dibine düşer.

690

The early bird catches the worm.

Erken kalkan erken yol alır.

691

In life there are ups and downs.

İnişler ve çıkışlar vardır hayatta.

692

No news is good news.

Herhangi bir haber olmaması iyi bir haber.

693

If you think education is expensive, wait till you see what ignorance costs you.

Eğitimin pahalı olduğunu düşünüyorsan,cahilliğin sana neye mâl olduğunu görene kadar bekle.

694

I was expecting it!

Onu bekliyordum!

695

I don’t expect anything from you.

Senden bir şey beklemiyorum.

696

People who will lie for you, will lie to you.

Senin için yalan söyleyecek insanlar, sana da yalan söylerler.

697

There’s no doubt.

Hiç şüphe yok.

698

There isn’t any solution.

Hiç çözüm yok.

699

I didn’t know he drank so much.

Onun o kadar çok içtiğini bilmiyordum.

700

It’s well done.

İyi bitti.

701

Do you want fruit juice?

Meyve suyu istiyor musun?

702

He’s a good person.

O iyi bir kişidir.

703

He’s a good person.

O iyi bir insan.

704

Do as you want.

Nasıl istersen öyle yap.

705

Do as you want.

İstediğiniz gibi yapın.

706

Enjoy your meal!

Afiyet olsun!

707

There’s no love without jealousy.

Kıskançlık olmadan sevgi yoktur.

708

There was not a bloody soul.

Lanet olası bir ruh yoktu.

709

We are cut from the same cloth.

Biz aynı kumaştan kesilmişiz.

710

The walls have ears.

Duvarların kulakları vardır.

711

I’ve got a frog in my throat.

Boğazımda gıcık var.

712

Make yourself at home.

Kendi evinizde gibi davranın.

713

Make yourself at home.

Evindeymişsin gibi davran.

714

Why aren’t you coming with us?

Niçin bizimle birlikte gelmiyorsun?

715

Why are you telling me about hippos all of the sudden? I don’t see the connection between that and your twelve red goldfishes.

Birdebire su aygırlarını bana niçin anlatıyorsun? O ve senin on iki kırmızı akvaryum balığının arasındaki bağlantıyı anlamıyorum.

716

Don’t listen to him, he’s talking nonsense.

Onu dinleme, o saçma sapan konuşuyor.

717

Don’t listen to him, he’s talking nonsense.

Ona kulak asma; boş konuşuyor.

718

You can’t get lost in big cities; there are maps everywhere!

Büyük kentlerde kaybolmazsın, her yerde haritalar var!

719

We are sorry, the person you are trying to contact is not available.

Üzgünüz, iletişim kurmaya çalıştığınız kişi mevcut değil.

720

I don’t want it anymore.

Artık onu istemiyorum.

721

He came several times.

O defalarca geldi.

722

We wonder why.

Sebebini merak ediyoruz.

723

We must think about friends.

Biz arkadaşları düşünmeliyiz.

724

I’m going to take a bath.

Banyo yapacağım.

725

It was raining when we left, but by the time we arrived, it was sunny.

Biz ayrıldığımızda yağmur yağıyordu, fakat vardığımızda hava güneşliydi.

726

We left by train.

Biz trenle gittik.

727

I don’t know if he would have done it for me.

Onu benim için yapıp yapmadığını bilmiyorum.

728

Would you like to come?

Gelmek ister misin?

729

Would you like to come?

Gelmek ister misiniz?

730

I knew he would accept.

Kabul edeceğini biliyordum.

731

She would willingly come but she was on vacation.

Seve seve gelirdi fakat o tatildeydi.

732

I thought it was true.

Ben onun doğru olduğunu düşündüm.

733

I thought it was true.

Ben bunun gerçek olduğunu zannediyordum.

734

This is the town I told you about.

Bu sana bahsettiğim şehir.

735

I have to give back the book before Saturday.

Kitabı Cumartesiden önce geri vermek zorundayım.

736

I went to drink a beer with friends.

Arkadaşlarla birlikte bir bira içmek için gittim.

737

Yesterday we had fun.

Dün eğlendik.

738

They quarreled.

Onlar tartıştılar.

739

I ate caviar.

Ben havyar yedim.

740

He changed a lot since the last time.

Son kezden bu yana o çok değişti.

741

You took the wrong key.

Sen yanlış anahtarı aldın.

742

I managed to get in.

İçeri girmeyi başardım.

743

How much is it?

Fiyatı ne kadar?

744

I’ll bring you the bill immediately.

Size faturayı hemen getireceğim.

745

Here is your change.

İşte paranızın üstü.

746

Did you leave a tip?

Bir bahşiş bıraktın mı?

747

I’m sorry, I don’t have change.

Maalesef, bozuk param yok.

748

The situation is worse than we believed.

Durum sandığımızdan daha kötü.

749

We have to expect the worst.

En kötüsünü beklemek zorundayız.

750

They don’t even know why.

Hatta sebebini bile bilmiyorlar.

751

I want you to tell me the truth.

Bana gerçeği söylemeni istiyorum.

752

Florence is the most beautiful city in Italy.

Floransa, İtalya’daki en güzel şehir.

753

I talked to friends.

Ben arkadaşlarla konuştum.

754

I’m glad to see you back.

Seni tekrar gördüğüme memnun oldum.

755

You changed a lot.

Sen çok değiştin.

756

Those who know him like him.

Onu tanıyanlar onu seviyorlar.

757

Tell me what happened.

Bana ne olduğunu anlat.

758

They are sensible girls.

Onlar duyarlı kızlar.

759

It’s more difficult than you think.

O düşünmenden daha zordur.

760

He told me he would go to Venice.

Bana Venedik’e gideceğini söyledi.

761

Who are those guys?

Şu adamlar kimdir?

762

I don’t agree with him.

Onunla aynı fikirde değilim.

763

The spirit is willing, but the flesh is weak.

Ruh isteklidir fakat beden güçsüzdür.

764

It seems to me that the train is late.

Bana öyle geliyor ki tren geç kaldı.

765

I don’t know if I’ll have time to do it.

Onu yapmak için zamanım olup olmayacağını bilmiyorum.

766

Wolves won’t usually attack people.

Kurtlar genellikle insanlara saldırmazlar.

767

Can somebody help me? “I will.”

Birisi bana yardımcı olabilir mi? “Ben olurum.”

768

You’ve given me your cold.

Soğuk algınlığını bana bulaştırdın.

769

Her garden is a work of art.

Onun bahçesi bir sanat eseridir.

770

I’d rather be a bird than a fish.

Bir balık olmaktansa bir kuş olmayı yeğlerim.

771

Water freezes at zero degrees Celsius, doesn’t it?

Su sıfır derecede donar, değil mi?

772

If you take care of the small things, the big things will take care of themselves.

Eğer küçük şeyleri halledersen, büyük şeyler kendiliğinden hallolur.

773

Every man’s work, whether it be literature or music or a picture or architecture or anything else, is always a portrait of himself.

Her erkeğin işi, ister edebi ya da müzik ya da bir resim ya da mimari ya da başka bir şey olsun, her zaman kendisinin bir portresidir.

774

How dare you say such a thing to me?

Böyle bir şeyi ne cüretle bana söylersin?

775

You ask me to do the impossible.

Sen imkansızı yapmamı rica ediyorsun.

776

I brought you a little something.

Sana küçük bir şey getirdim.

777

You are as tall as I am.

Sen benim kadar uzunsun.

778

You have the same racket as I have.

Benimki ile aynı rakete sahipsin.

779

Go and speak to my colleague.

Git ve iş arkadaşımla konuş.

780

Tell me about it!

Bana ondan bahset!

781

Maria has long hair.

Maria’nın uzun saçı var.

782

I have to take medicine.

İlaç almak zorundayım.

783

I’m taking a walk in a park.

Ben bir parkta yürüyüş yapıyorum.

784

If you are free, give me a hand.

İşin yoksa, bana yardım et.

785

I work even on Sunday.

Ben pazar günü bile çalışırım.

786

It happened a long time ago.

O uzun zaman önce oldu.

787

Where have you been?

Neredeydin?

788

Where have you been?

Nerelerdesiniz?

789

It’s been snowing all night.

Bütün gece kar yağıyordu.

790

How come you know so much about Japanese history?

Nasıl oluyor da Japon tarihi hakkında o kadar çok şey biliyorsun?

791

Could you turn on the light, please?

Lütfen ışığı açar mısınız?

792

Turn right at the crossroad.

Kavşaktan sağa dön.

793

They forgot to lock the door.

Onlar kapıyı kilitlemeyi unuttular.

794

He was born on July 28th, 1888.

O, 28 Temmuz, 1888’de doğdu.

795

Will you listen to me for a few minutes?

Beni birkaç dakikalığına dinleyecek misiniz?

796

Will you listen to me for a few minutes?

Beni birkaç dakikalığına dinleyecek misin?

797

How did your interview go?

Röportajın nasıl gitti?

798

I have to write a letter. Do you have some paper?

Mektup yazmam gerekiyor. Kağıdın var mı?

799

Could you do me a favour please?

Bana bir iyilik yapar mısınız, lütfen?

800

No, I’m not mad at you, I’m just disappointed.

Hayır, sana kızgın değilim, sadece hayal kırıklığına uğradım.

801

She is mad at me.

O bana deli oluyor.

802

I can’t believe my eyes.

Gözlerime inanamıyorum.

803

I couldn’t say when exactly in my life it occurred to me that I would be a pilot someday.

Bir gün pilot olma fikrinin hayatımda tam olarak ne zaman oluştuğunu söyleyemem.

804

An eye for an eye, a tooth for a tooth.

Göze göz, dişe diş.

805

You are to come with me.

Benimle geleceksin.

806

You have to come with me.

Benimle gelmek zorundasın.

807

You are supposed to obey the law.

Yasalara uymalısın.

808

Can you do bookkeeping?

Muhasebecilik yapabilir misin?

809

You have no sense of direction.

Senin yön duyun yok.

810

You should know better than to ask a lady her age.

Bir bayana yaşının sorulmayacağını bilecek kadar akıllı olmalısın.

811

You should know better than to ask a lady her age.

Bir bayana yaşını sormayacak kadar mantıklı olmalısın.

812

You should pay your rent in advance.

Kiranı peşin olarak ödemelisin.

813

You must keep your room clean.

Odanı temiz tutmalısın.

814

You must take off your hat in the room.

Odada şapkanı çıkarmak zorundasın.

815

You are wavering.

Sendeliyorsun.

816

You are wavering.

Titriyorsun.

817

Have you ever climbed Mt. Fuji?

Fuji Dağı’na hiç tırmandın mı?

818

You should take care of your sick mother.

Hasta annene bakmalısın.

819

You have to learn standard English.

Standart İngilizce öğrenmelisin.

820

You are not at all wrong.

Asla hatalı değilsin.

821

I have a feeling you’ll be a very good lawyer.

Senin çok iyi bir avukat olacağına dair içimde bir his var.

822

Can you keep a secret?

Sır tutabilir misin?

823

Can you keep a secret?

Sır saklayabilir misin?

824

You are tired, and so am I.

Sen yorgunsun, ve ben de.

825

You are tired, aren’t you?

Yorgunsun, değil mi?

826

You are tired, aren’t you?

Siz yorgunsunuz, değil mi?

827

Are you not tired?

Yorgun değil misin?

828

You look tired. You ought to rest for an hour or two.

Yorgun görünüyorsun. Bir veya iki saat istirahat etmelisin.

829

You are too sensitive to criticism.

Eleştiremeyecek kadar çok duyarlısın.

830

You can rely on him.

Ona güvenebilirsiniz.

831

You can rely on her.

Ona güvenebilirsiniz.

832

You must help her, and soon!

Ona yardım etmelisin, ve çabucak!

833

You must not take advantage of her innocence.

Onun masumiyetinden yararlanmamalısın.

834

You must not take advantage of her innocence.

Onun saflığından yararlanmamalısın.

835

You should have acted on her advice.

Onun tavsiyesi üzerine hareket etmeliydin.

836

You are treading on her corns.

Onun bam teline basıyorsun.

837

I think that you ought to apologize to her.

Ben ondan özür dilemen gerektiğini düşünüyorum.

838

I think that you ought to apologize to her.

Sanırım ondan özür dilemelisin.

839

You must apologize to her, and that at once.

Ondan özür dilemelisin. ve derhal.

840

You must apologize to her, and that at once.

Ondan özür dilemelisin ve bunu derhal yapmalısın.

841

Just a minute.

Bir dakika.

842

You asked after her? What did she say?

Onun halini hatırını sordun mu? O ne dedi?

843

You are expecting too much of her.

Ondan çok şey bekliyorsun.

844

Did you meet her?

Onunla buluştun mu?

845

Do you want to see her very much?

Onu görmeyi çok istiyor musun?

846

Did you fall in love with her at first sight?

İlk görüşte ona âşık oldun mu?

847

You were taken in by her.

Onun tarafından aldatıldın.

848

You told her that you had finished the work three days before.

Ona üç gün önce işi bitirmiş olduğunu söyledin.

849

Unlike her, you are diligent.

Onun aksine sen gayretlisin.

850

You are not less pretty than her.

Ondan daha az güzel değilsin.

851

When did you see her dancing with him?

Onunla ne zaman dans ettiğini gördünüz mü?

852

You’ll come to like her.

Onu sevmeyi öğreneceksin.

853

Are you aware of how much she loves you?

Onun seni ne kadar çok sevdiğinin farkında mısın?

854

I think you had better call on him.

Sanırım onu ziyaret etsen iyi olur.

855

You must be careful not to make him angry.

Onu kızdırmamak için dikkatli olmalısın.

856

You must give him up for dead.

Ona ölü gözüyle bakmalısın.

857

You needn’t have seen him to the door.

Kapıya kadar onunla ilgilenmene gerek yoktu.

858

You shouldn’t look down on him.

Ona tepeden bakmamalısın.

859

You are selling him short.

Onu küçümsüyorsun.

860

You must not look upon him as great.

Ona harika gözüyle bakmamalısın.

861

You’re required to help them.

Ona yardım etmen gerek.

862

Are you younger than him?

Ondan daha genç misin?

863

All that you have to do is to wait for his reply.

Tüm yapmanız gereken, onun cevabını beklemek.

864

You must take his age into account.

Onun yaşını dikkate almalısın.

865

Are you for or against his idea?

Onun fikrinin lehinde mi yoksa aleyhinde misin?

866

You must pay attention to his advice.

Onun tavsiyesine kulak vermelisin.

867

You should have accepted his advice.

Sen onun tavsiyesini kabul etmeliydin.

868

You may make use of his library.

Onun kütüphanesinden yararlanabilirsin.

869

All that you have to do is to follow his advice.

Yapacağın tek şey onun tavsiyesini dinlemek.

870

You should have helped him with his work.

Ona işinde yardım etmiş olman gerekirdi.

871

You should have helped him with his work.

Ona işinde yardım etmen gerekirdi.

872

You should have helped him with his work.

Ona işinde yardım etmeliydin.

873

You should pay more attention to what he says.

Onun dediklerine daha fazla dikkat etmelisin.

874

You must pay attention to him.

Ona dikkat etmelisin.

875

You should pay more attention to his warnings.

Onun uyarılarına daha fazla önem vermelisin.

876

You should not play on his generous nature.

Zengin doğasında oynamamalısın.

877

You overestimate him.

Ona fazla değer veriyorsun.

878

Did you accept his statement as true?

Onun söylediklerini doğru mu kabul ettin?

879

You should have told him the truth.

Ona gerçeği söylemeliydin.

880

You should tell him the truth.

Ona gerçeği söylemelisin.

881

You had better tell him the truth.

Ona gerçeği söylesen iyi olur.

882

You ought to ask him for advice.

Ondan tavsiye istemelisin.

883

Didn’t you write a letter to him?

Ona bir mektup yazmadın mı?

884

You ought to thank him.

Ona teşekkür etmelisin.

885

You can trust him to keep his word.

Sözünü tutması konusunda ona güvenebilirsin.

886

Do you know who he is?

Onun kim olduğunu biliyor musunuz?

887

Have you ever seen him swimming?

Hiç onu yüzerken gördün mü?

888

Do you think he made that mistake on purpose?

Onun bu hatayı bilerek yaptığını mı düşünüyorsun?

889

Do you think he made that mistake on purpose?

Onun o hatayı kasıtlı yaptığını mı düşünüyorsun?

890

You should get your hair cut.

Saçını kestirmelisin.

891

You must be a fool.

Sen bir aptal olmalısın.

892

Can you ride a horse?

Ata binebilir misin?

893

You can’t ride a horse.

Sen ata binemezsin.

894

You should work hard.

Sıkı çalışmalısın.

895

You must study hard.

Sıkı çalışmalısınız.

896

You don’t have a temperature.

Ateşin yok.

897

You must not come in.

İçeri girmemelisin.

898

You don’t have to go to school on Sunday.

Pazar günü okula gitmek zorunda değilsin.

899

What do you usually do on Sundays?

Pazar günleri genellikle ne yaparsın?

900

Are you a Japanese student?

Sen bir Japon öğrenci misin?

901

Are you a Japanese student?

Siz bir Japon öğrenci misiniz?

902

Do you keep a diary?

Bir günlük tutuyor musunuz?

903

You work too hard.

Siz çok çalışıyorsunuz.

904

You are working too hard. Take it easy for a while.

Çok çalışıyorsun. Bir süre ağırdan al.

905

Do you live here?

Burada mı yaşıyorsun?

906

You don’t go to school on Sunday, do you?

Pazar günü okula gitmiyorsun, değil mi?

907

You must go home at once.

Hemen eve gitmelisin.

908

It is necessary for you to see a doctor at once.

Hemen bir doktora görünmen gerekli.

909

You won’t be late, will you?

Geç kalmayacaksın, değil mi?

910

Sooner or later, you will regret your idleness.

Er ya da geç, bu başıboşluğundan pişman olacaksın.

911

You should have refused his request flatly.

Onun ricasını açıkça reddetmeliydin.

912

Who are you waiting for?

Kimi bekliyorsun?

913

You must build up your courage.

Cesaretini toplamalısın.

914

Whom are you speaking of?

Kimden bahsediyorsun?

915

Are you meeting someone here?

Burada biriyle buluşacak mısın?

916

Your reading is very advanced.

Okuman çok gelişmiş.

917

You look very pale.

Çok solgun görünüyorsun.

918

I’m proud of you.

Seninle gurur duyuyorum.

919

You’re running a big risk in trusting him.

Ona güvenerek büyük bir riske giriyorsun.

920

What do you want to be when you grow up?

Büyüdüğünde ne olmak istersin?

921

You look bored.

Sıkılmış görünüyorsun.

922

Do you like to be kept waiting?

Bekletilmek hoşuna mı gidiyor?

923

All you have to do is to take care of yourself.

Yapmanız gereken tek şey kendinize bakmaktır.

924

You may have read this book already.

Bu kitabı önceden okumuş olabilirsin.

925

You will be up against many difficulties.

Birçok zorluklarla mücadele edecek.

926

Can you throw a fastball?

Hızlıtop fırlatabilir misin?

927

You know quite a lot about Sumo.

Sumo hakkında bayağı çok şey biliyorsun.

928

You look as healthy as ever.

Siz her zamanki kadar sağlıklı görünüyorsunuz.

929

You should have locked, or at least closed, all the doors.

Bütün kapıları kilitlemeli, en azından kapatmalısın.

930

You are a good student.

Sen iyi bir öğrencisin.

931

You made the same mistake as last time.

Son kez yaptığın aynı hatayı yaptın.

932

You should follow your teacher’s advice.

Öğretmeninin tavsiyesini dinlemelisin.

933

You ought to ask for your teacher’s permission.

Öğretmeninin iznini istemelisin.

934

You ran a red light.

Kırmızı ışıkta geçtin.

935

Can you eat raw oysters?

Çiğ istiridye yiyebilir misin?

936

You seem to be an honest man.

Sen dürüst bir adam gibi görünüyorsun.

937

You have to get this work finished by noon.

Öğleye kadar bu işi bitirtmelisin.

938

Do you believe in God?

Allah’a inanıyor musun?

939

You must clear the table.

Tabloyu temizlemelisin.

940

I think you’d better go on a diet.

Sanırım diyet yapsan iyi olur.

941

You had better not eat too much.

Çok yemezseniz iyi edersiniz.

942

You are way off track.

Sen yoldan çıkmışsın.

943

I think you’d better take a rest; you look ill.

Sanırım dinlensen iyi olur; hasta görünüyorsun.

944

You’re going too far.

Çok uzağa gidiyorsun.

945

What do you want to do in the future?

Gelecekte ne yapmak istiyorsun?

946

You are free to go out.

Dışarı çıkmak için özgürsün.

947

You are free to go out.

Dışarı çıkmak için özgürsünüz.

948

You are free to go out.

Dışarı çıkmakta serbestsin.

949

You are welcome to do anything you like.

İstediğinizi yapabilirsiniz.

950

Did you do your homework by yourself?

Ödevini kendin mi yaptın?

951

You should give up drinking.

İçmekten vazgeçmelisin.

952

You should give up drinking and smoking.

Sigara ve içki içmekten vazgeçmelisin.

953

You ought not to have spent so much money on your hobby.

Hobin için o kadar çok para harcamamalısın.

954

Are you writing a letter?

Bir mektup yazıyor musunuz?

955

You should pay back your debts.

Borçlarını ödemelisin.

956

You should pay your debts.

Borçlarını ödemen gerekir.

957

You should get your car fixed.

Arabanı tamir ettirmelisin.

958

Can you drive a car?

Bir araba sürebilir misin?

959

You can drive a car, can’t you?

Araba sürebilirsin, değil mi?

960

You should apologize.

Özür dilemelisin.

961

Did you actually see the accident?

Gerçekten kazayı gördün mü?

962

You must work hard in order not to fail.

Başarısız olmamak için çok çalışmalısın.

963

You should try to form the habit of using your dictionaries.

Sözlüklerini kullanma alışkanlığı oluşturmaya gayret etmelisin.

964

Do you know how to use a dictionary?

Bir sözlüğü nasıl kullanacağınızı biliyor musunuz?

965

You should learn how to use your dictionary.

Sözlüğünü nasıl kullanacağını öğrenmelisin.

966

You are free to go home.

Eve gitmekte özgürsün.

967

You should learn to restrain yourself.

Kendini dizginlemeyi öğrenmelisin.

968

You should be ashamed of your ignorance.

Sen bilgisizliğinden dolayı mahcup olmalısın.

969

What account can you give of your misbehavior?

Kötü davranışınla ilgili ne hesap verebilirsin?

970

You should attend to your own business.

Sen kendi işine bakmalısın.

971

You are responsible for what you do.

Yaptığından sorumlusun.

972

You must do it yourself.

Onu kendin yapmalısın.

973

Are you sure of your facts?

Gerçeklerinden emin misin?

974

You should have introduced yourself.

Kendini tanıtmalıydın.

975

You must control yourself.

Kendinizi kontrol etmelisiniz.

976

You are the next in line for promotion.

Tanıtım sırasında bir sonraki kişisin.

977

You ought to get to work on time.

İşe zamanında başlamalısın.

978

You should look after the children from time to time.

Zaman zaman çocuklara bakmalısın.

979

You write a very good hand.

Çok iyi bir el yazın var.

980

You must face the facts.

Gerçeklerle yüzleşmen gerekir.

981

You ought to see a dentist.

Bir diş hekimini ziyaret etmen gerekiyor.

982

You must employ your capital well.

Sermayeni iyi şekilde kullanmalısın.

983

You may as well prepare for your examination.

Siz de muayene için hazırlanabilirsiniz.

984

You may laugh at me.

Benimle alay edebilirsin.

985

You may use my new car.

Sen benim yeni arabamı kullanabilirsin.

986

You must do as I tell you.

Sana söylediğim gibi yapmalısın.

987

You are to do as I tell you.

Sana söylediğim gibi yapacaksın.

988

Are you for or against my plan?

Planımın lehinde mi yoksa aleyhinde misiniz?

989

I wish you had told me the truth.

Keşke bana gerçeği söyleseydin.

990

You lied to me, didn’t you?

Sen bana yalan söyledin, değil mi?

991

You don’t know how worried I am.

Ne kadar endişeli olduğumu bilmiyorsun.

992

You were late for work.

İşe geç kaldınız.

993

You should go about your business.

İşinizi yapmalısınız.

994

Did you call me up last night?

Dün gece beni aradın mı?

995

You ought to have come to see me yesterday.

Dün beni görmeye gelmeliydin.

996

Did you go out last night?

Dün gece dışarı çıktın mı?

997

Did you hear about the fire yesterday?

Dün yangını duydun mu?

998

Why were you absent yesterday?

Dün neden yoktun?

999

I advise you to be careful in making notes for the lecture.

Dersi not alırken dikkatli olmanızı tavsiye ederim.

1000

All you have to do is do your best.

Tüm yapmanız gereken elinizden geleni yapmaktır.

1001

You should carry out his offer.

Onun teklifini gerçekleştirmelisin.

1002

You must do your best.

Elinizden geleni yapmalısınız.

1003

You should be ready for the worst.

En kötüsü için hazır olmalısınız.

1004

You work too hard these days. Aren’t you tired?

Bugünlerde çok çalışıyorsun. Yorgun değil misin?

1005

You can get in touch with him at his home tonight.

Bu gece onun evinde onunla temasa geçebilirsin.

1006

You’d better not see her now.

Onu şimdi görmeseniz iyi olur.

1007

You look happy today.

Bugün mutlu görünüyorsun.

1008

You have a little fever today, don’t you?

Senin bugün biraz ateşin var, değil mi?

1009

It would be better for you to stay in bed today.

Bugün yatakta kalsan daha iyi olurdu.

1010

You look pale today.

Bugün solgun görünüyorsun.

1011

You’d better not go out today.

Bugün dışarı çıkmasan iyi olur.

1012

You must not go out today.

Bugün dışarı çıkmamalısın.

1013

You had better not see her today.

Bugün onu görmesen iyi olur.

1014

You look very charming today.

Bugün çok çekici görünüyorsun.

1015

You ought to be on time if you start now.

Eğer şimdi başlarsan vaktinde varman gerekir.

1016

You worked a lot this week.

Bu hafta çok çalıştın.

1017

What are you about now?

Sen şimdi ne yapıyorsun?

1018

You’d better start now.

Şimdi başlasan iyi olur.

1019

You had better go.

Gitsen iyi olur.

1020

You don’t have to go to the party unless you want to.

İstemiyorsan partiye gitmek zorunda değilsin.

1021

You have to go.

Gitmek zorundasın.

1022

It’s necessary for you to go.

Senin gitmen gereklidir.

1023

You’d better not go.

Gitmesen iyi olur.

1024

Are you happy?

Mutlu musun?

1025

You are really full of curiosity, aren’t you?

Gerçekten çok meraklısın, değil mi?

1026

You’ve got to learn to hold your tongue.

Dilini tutmayı öğrenmelisin.

1027

You must do as you are told to do.

Sana söylenildiği gibi yapmalısın.

1028

It was careless of you to lose the key.

Anahtarı kaybetmek senin dikkatsizliğindi.

1029

You made a wise choice.

Mantıklı bir seçim yaptın.

1030

You had better give up smoking for your health.

Sigaradan vazgeçmen sağlığın için daha iyi olur.

1031

How many times a month do you write home?

Eve ayda kaç defa mektup yazıyorsun?

1032

You must go through with your plan.

Planını gerçekleştirmelisin.

1033

You are the master of your own destiny.

Kendi kaderinin kaptanısın.

1034

You must judge for yourself.

Kendini yargılamalısın.

1035

You must live up to your principles.

İlkelerine uyarak yaşamalısın.

1036

You are wearing your socks inside out.

Çoraplarını ters giyiyorsun.

1037

You need not take off your shoes.

Ayakkabılarınızı çıkarmanız gerekmiyor.

1038

I suppose you’re hungry.

Sanırım açsın.

1039

Do you ever dream about flying through the sky?

Gökyüzünde uçmayı hiç hayal eder misin?

1040

You must come back before nine o’clock.

Dokuzdan önce dönmelisin.

1041

You can get a loan from a bank.

Bir bankadan kredi alabilirsin.

1042

You had better not smoke while on duty.

Görev başında sigara içmesen iyi olur.

1043

You’d better hurry up.

Acele etsen iyi olur.

1044

Do you know who Rie Miyazawa is?

Rie Miyazawa’nın kim olduğunu biliyor musunuz?

1045

Where are you going to spend the vacation?

Tatilini nerede geçireceksin?

1046

You are in need of a holiday.

Senin tatile ihtiyacın var.

1047

You must go up the hill.

Tepeye çıkmalısın.

1048

You broke the rule.

Kuralı bozdun.

1049

You must act in accordance with the rules.

Kurallara uygun davranmalısın.

1050

You should conform to the rules.

Kurallara uymalısın.

1051

You’re stepping into dangerous territory.

Tehlikeli alana adım atıyorsun.

1052

You look pale.

Solgun görünüyorsun.

1053

You look pale. You had better lie down in bed at once.

Solgun görünüyorsun. Derhal yatağa uzansan iyi olur.

1054

You are as white as a sheet.

Bir çarşaf kadar beyazsın.

1055

I think that you’re wrong.

Bence hatalısın.

1056

Have you ever read any Chinese poems?

Hiç Çin şiiri okudun mu?

1057

You’ve done a perfect job.

Mükemmel bir iş yaptın.

1058

You are nothing but a student.

Sen öğrenciden başka bir şey değilsin.

1059

You are nothing but a student.

Alt tarafı bir öğrencisin.

1060

You may be late for school.

Okula geç kalabilirsin.

1061

Would you like to go abroad?

Yurt dışına gitmek ister misin?

1062

Do you plan to go abroad?

Yurtdışına gitmeyi planlıyor musunuz?

1063

You should have attended the meeting.

Toplantıya katılmalıydın.

1064

You are not entitled to attend the meeting.

Toplantıya katılmak için yetkili değilsiniz.

1065

You are not entitled to attend the meeting.

Toplantıya katılma hakkınız yok.

1066

Will you stay at home?

Evde kalacak mısın?

1067

You will stay at home.

Sen evde kalacaksın.

1068

What grade are you in?

Kaçıncı sınıfa gidiyorsun?

1069

What grade are you in?

Kaçıncı sınıftasın?

1070

You continue making the same mistakes time after time.

Tekrar tekrar aynı hataları yapıyorsun.

1071

You may go anywhere.

İstediğiniz yere gidebilirsiniz.

1072

What time are you going on duty?

Görevinin başına ne zaman gidiyorsun?

1073

What time will you get to the station?

Saat kaçta istasyona gideceksin?

1074

You’re too suspicious about everything.

Her şey hakkında çok kuşkulusun.

1075

How many books do you have?

Kaç tane kitabın var?

1076

What are you looking for?

Ne arıyorsunuz?

1077

What are you looking at?

Neye bakıyorsun?

1078

What do you intend to do?

Ne yapmaya niyet ediyorsun?

1079

What do you want to be?

Ne olmak istiyorsun?

1080

What will you have?

Ne istiyorsunuz?

1081

What will you have?

Ne alacaksınız?

1082

What are you going to have?

Ne istiyorsunuz?

1083

What are you going to have?

Ne yiyeceksiniz?

1084

What are you going to have?

Ne alacaksınız?

1085

What woke you up?

Seni ne uyandırdı?

1086

What did you come here so early for?

Buraya neden bu kadar erken geldin?

1087

Please let me know what you want.

Lütfen bana ne istediğinizi bildirin.

1088

What do you like?

Ne seversin?

1089

What do you want now?

Şimdi ne istiyorsun?

1090

Do you belong to any clubs?

Herhangi bir kulübe üyemisin?

1091

Do you love music?

Müzik seviyor musunuz?

1092

Do you love music?

Müzik sever misin?

1093

You really have an ear for music.

Senin gerçekten müzik kulağın var.

1094

You are not a coward.

Sen bir korkak değilsin.

1095

You dropped your pencil.

Kalemini düşürdün.

1096

Do you have any pencils?

Hiç kalemin var mı?

1097

Do you have any pencils?

Hiç kurşun kalemin var mı?

1098

Do you study English?

İngilizce çalışır mısın?

1099

You can’t speak English, can you?

İngilizce konuşamazsın, değil mi?

1100

He asked me if I could speak English.

Bana İngilizce konuşup konuşamadığımı sordu.

1101

Can you swim?

Sen yüzebiliyor musun?

1102

You are tallest.

Sen en uzunsun.

1103

You must not tell a lie.

Yalan söylememelisin.

1104

What are you driving at?

Ne demek istiyorsun?

1105

Did you read it at all?

Onu hiç okudunuz mu?

1106

You should follow the doctor’s advice.

Doktorun tavsiyesine uymalısın.

1107

You’d better consult the doctor.

Doktora danışsan iyi olur.

1108

You are strong-minded.

Güçlü bir iraden var.

1109

You are strong-minded.

Hafızan kuvvetli.

1110

You’ve done it!

Onu yaptın!

1111

Do you remember seeing me before?

Beni daha önce gördüğünü hatırlıyor musun?

1112

You should return home before it gets dark.

Hava kararmadan önce eve dönmen gerekir.

1113

You are in a safe place.

Güvenli bir mekândasın.

1114

You’ve set a bad example.

Sen kötü bir örnek oldun.

1115

How many days will you remain in London?

Londra’da kaç gün kalacaksın?

1116

Don’t you like apples?

Elma sevmez misin?

1117

You don’t like love stories.

Aşk hikayelerinden hoşlanmıyorsun.

1118

You are too ready to speak ill of others.

Başkalarının hakkında kötü konuşmaya gereğinden fazla hazırsın.

1119

How dare you speak to me like that?

Sen benimle nasıl böyle konuşabilirsin?

1120

How dare you speak like that!

Ne cüretle böyle konuşursun?

1121

How dare you say that?

Ne cüretle bunu söylüyorsun?

1122

You’re really a hard worker.

Sen gerçekten sıkı bir işçisin.

1123

You have a good sense of humor.

İyi bir mizah duygusuna sahipsin.

1124

Have you ever seen a UFO?

Hiç ufo gördünüz mü?

1125

You are no longer a mere child.

Artık sadece bir çocuk değilsin.

1126

You are apt to be forgetful.

Unutkanlığa yatkınsın.

1127

You should act more calmly.

Daha sakin hareket etmelisin.

1128

It would be better for you to read more books.

Daha fazla kitap okuman senin için daha iyi olurdu.

1129

You must study more.

Daha fazla ders çalışmalısın.

1130

You must study more.

Daha çok çalışmalısın.

1131

You should have known better.

Onu daha iyi tanımalıydın.

1132

You should know better.

Daha iyi bilmelisin.

1133

You should study harder.

Daha çok çalışmalısın.

1134

You must study much harder.

Çok daha sıkı çalışmalısın.

1135

You should be more careful.

Daha dikkatli olmalısın.

1136

You should take better care of yourself.

Kendine daha iyi bakmalısın.

1137

You should have completed it long ago.

Onu uzun zaman önce tamamlamalıydın.

1138

You should have worked harder.

Daha sıkı çalışmalıydın.

1139

You should have been more careful.

Daha dikkatli olmalıydın.

1140

You should have come earlier.

Daha erken gelmeliydin.

1141

Do you like Mozart’s music?

Mozart’ın müziğini sever misin?

1142

Do you like Mozart’s music?

Mozart’ın müziğini sever misiniz?

1143

Have you taken your medicine yet?

İlacını aldın mı?

1144

You are old enough to stand on your own feet.

Kendi ayakların üzerinde duracak kadar yetişkinsin.

1145

Now that you’re grown up, you must not behave like that.

Mademki büyüyorsun, böyle davranmamalısın.

1146

You are now an adult.

Sen şimdi bir yetişkinsin.

1147

You must go to bed now.

Şimdi yatmaya gitmelisin.

1148

You had better go to bed now.

Şimdi yatmaya gitsen iyi olur.

1149

You must get up a little earlier.

Biraz daha erken kalkmalısın.

1150

You must be less impatient.

Daha az sabırsız olmalısın.

1151

Have you finished doing your homework yet?

Ödevini yapmayı bitirmedin mi daha?

1152

Have you done all your homework?

Bütün ev ödevini yaptın mı?

1153

Now that you have passed your test, you can drive on your own.

Artık sınavı geçtiğine göre, kendi başına araba kullanabilirsin.

1154

You are not a child any more.

Sen artık bir çocuk değilsin.

1155

You may go home now.

Şimdi eve gidebilirsiniz.

1156

It is time you went to school.

Okula gitme zamanı.

1157

Have you turned in your report?

Raporunu teslim ettin mi?

1158

It’s high time you got going.

Gitmenin zamanı geldi de geçiyor bile.

1159

Have you finished the work yet?

İşi bitirdin mi?

1160

You are old enough to know this.

Bunu bilmek için yeterince yaşlısın.

1161

Now that you are eighteen, you can get a driver’s license.

Mademki on sekiz yaşındasın, ehliyet alabilirsin.

1162

You are now old enough to support yourself.

Sen şimdi kendini geçindirecek kadar yaşlısın.

1163

You surprised everybody.

Herkesi şaşırttın.

1164

You haven’t changed at all.

Sen hiç değişmedin.

1165

You have made the very same mistake again.

Aynı hatayı tekrar yaptın.

1166

You haven’t washed your hands yet, have you?

Ellerini henüz yıkamadın, değil mi?

1167

Can you speak French?

Fransızca konuşur musun?

1168

You can’t speak French, can you?

Fransızca konuşamazsın, değil mi?

1169

You’d better go by bus.

Otobüsle gitsen iyi olur.

1170

It appears that you have made a foolish mistake.

Aptalca bir hata yapmışsın gibi görünüyor.

1171

You have to go to the party.

Partiye gitmek zorundasın.

1172

I tried to reach you on the phone, but I was unable to get through.

Telefonda sana ulaşmaya çalıştım,ancak bu mümkün olmadı.

1173

How tall you are!

Ne kadar uzunsun!

1174

How kind you are!

Ne kadar naziksiniz!

1175

How rude of you!

Ne kadar kabasın!

1176

How lucky you are!

Ne kadar şanslısın!

1177

You’re such a cute boy.

Sen sevimli bir çocuksun.

1178

Do you want anything?

Bir şey istiyor musunuz?

1179

Why can’t you come?

Neden gelemiyorsun?

1180

Why did you try to run away?

Neden kaçmaya çalıştın?

1181

Why did you not go to the office?

Neden ofise gitmedin?

1182

Why do you accuse my son?

Oğlumu neden suçluyorsun?

1183

Why do you accuse my son?

Neden oğlumu suçluyorsun?

1184

Why do you accuse my son?

Neden benim oğlumu suçluyorsun?

1185

Why did you absent yourself from class yesterday?

Dün niçin derste yoktun?

1186

What prevented you from coming earlier?

Erken gelmeni ne engelledi?

1187

What prevented you from coming earlier?

Erken gelmene ne mâni oldu?

1188

Why do you want to study abroad?

Neden yurtdışında okumak istiyorsun?

1189

Why do you want to study abroad?

Neden yurtdışında okumak istiyorsunuz?

1190

Why do you want to study abroad?

Neden yurtdışında öğrenim görmek istiyorsunuz?

1191

Why do you want to buy this book?

Neden bu kitabı satın almak istiyorsunuz?

1192

What do you need the money for?

Ne için paraya ihtiyacınız var?

1193

Why did you use up all the money?

Niçin bütün parayı harcadın?

1194

You must consider what kind of work you want to do.

Ne tür bir iş yapmak istediğinizi düşünmelisiniz.

1195

How long have you been in Japan?

Ne kadar süredir Japonya’dasınız?

1196

How often do you go abroad?

Yurtdışına ne kadar sıklıkla gidersiniz?

1197

How often do you go abroad?

Ne sıklıkta yurt dışına gidersin?

1198

How long will you stay here?

Burada ne kadar kalacaksın?

1199

How long will you stay here?

Burada ne kadar süre kalacaksın?

1200

You can always count on Tom.

Tom’a her zaman güvenebilirsin.

1201

You’re a friend of Tom’s, eh?

Sen Tom’un bir arkadaşısın, değil mi?

1202

How do you get to school?

Okula nasıl gidersin?

1203

Which club do you belong to?

Hangi kulübe üyesin?

1204

How high can you jump?

Ne kadar yükseğe sıçrayabilirsin?

1205

How high can you jump?

Siz ne kadar yükseğe sıçrayabilirsiniz?

1206

How tall are you?

Ne kadar uzunsun?

1207

How tall are you?

Boyun ne kadar?

1208

You are very brave.

Çok cesursun.

1209

You look very tired.

Çok yorgun görünüyorsun.

1210

You look very tired.

Çok yorgun gözüküyorsun.

1211

That’s very sweet of you.

Çok tatlısın.

1212

Which bed do you want to use?

Hangi yatağı kullanmak istiyorsun?

1213

It’s about time you got here!

Burada olmanın vakti çoktan geldi.

1214

Which one do you take?

Hangisini alırsın?

1215

Which of your parents do you take after?

Ebeveynlerinden hangisine benziyorsun?

1216

You may go anywhere you like.

İstediğiniz her yere gidebilirsiniz.

1217

Wherever you go, you’ll be welcomed.

Nereye giderseniz gidin, siz karşılanacaksınız.

1218

Which college are you aiming for?

Siz hangi üniversiteyi hedefliyorsunuz?

1219

Where do you attend high school?

Nerede liseye devam ediyorsun?

1220

Where were you?

Neredeydin?

1221

Do you feel at home anywhere?

Herhangi bir yerde evinizdeymiş gibi hisseder misiniz?

1222

Where did you get your degree?

Diplomanı nerede aldın?

1223

How did you obtain these old postage stamps?

Bu eski posta pullarını nasıl elde ettiniz?

1224

How about you?

Peki ya sen?

1225

What are you doing?

Ne yapıyorsun?

1226

How did you come to know her?

Nasıl oldu da onu tanıdın?

1227

Why don’t you try to get your money back?

Paranızı geri almayı neden denemiyorsunuz?

1228

What has made you decide to work for our company?

Sizi bizim şirketimiz için çalışmaya ne karar verdirdi?

1229

How did you come up with such a good excuse?

Böyle iyi bir bahaneyi nasıl buldunuz?

1230

How did you come up with such a good excuse?

Böyle bir bahaneyi nasıl ileri sürdünüz?

1231

Why did you say such a thing?

Niçin böyle bir şey söyledin?

1232

What have you come here for?

Buraya ne için geldiniz?

1233

What have you come here for?

Ne için buraya geldiniz?

1234

What has brought you here?

Seni buraya ne getirdi?

1235

You don’t know German, do you?

Almanca bilmiyorsun, değil mi?

1236

You’d better go home as soon as possible.

Mümkün olduğu kadar kısa sürede eve gitsen iyi olur.

1237

You don’t like chocolate, do you?

Çikolata sevmezsin, değil mi?

1238

You should make sure of the fact without hesitation.

Tereddüt etmeden gerçekten emin olmalısın.

1239

You smoke far too much. You should cut back.

Çok fazla sigara içiyorsun. Azaltmalısın.

1240

You’ve been had.

Aptal yerine konuldun.

1241

You should give up smoking.

Sigarayı bırakmalısın.

1242

You must give up smoking.

Sigara içmeyi bırakmalısın.

1243

You should give up smoking and drinking.

Sigara ve içki içmekten vazgeçmelisin.

1244

All you have to do is wash the dishes.

Yapman gereken bütün şey bulaşıkları yıkamak.

1245

You are to start at once.

Hemen başlamalısın.

1246

You are to start at once.

Hemen başlamalısınız.

1247

You needn’t have taken a taxi.

Taksi çağırmana gerek yoktu.

1248

You have many books.

Birçok kitabın var.

1249

You have many books.

Çok sayıda kitabın var.

1250

Are you able to type?

Yazabiliyor musunuz?

1251

You must not depend so much on others.

Diğerlerine çok fazla bağımlı olmamalısın.

1252

You need not have hurried so much.

Bu kadar acele etmene gerek yoktu.

1253

You don’t need to worry about such a thing.

Böyle bir şey hakkında üzülmene gerek yok.

1254

You shouldn’t do such a thing.

Böyle bir şey yapmamalısın.

1255

You are old enough to know better than to act like that.

Öyle davranılmayacağını bilecek yaştasın.

1256

You shouldn’t have done such a thing.

Böyle bir şey yapmamalıydın.

1257

You can bank on that.

Ona güvenebilirsin.

1258

Who did you give it to?

Onu kime verdin?

1259

You could have done it.

Onu yapabilirdin.

1260

Have you finished it?

Onu bitirdin mi?

1261

Do you have one?

Bir tanesine sahip misin?

1262

You should have done it earlier. It cannot be helped now.

Bunu daha önce yapmalıydın. Şimdi yapılacak bir şey yok.

1263

What did you open it with?

Onu ne ile açtın?

1264

You shouldn’t have done it.

Onu yapmamalıydın.

1265

You must do it at once.

Onu derhal yapmalısın.

1266

When did you finish it?

Onu ne zaman bitirdin?

1267

You have to cope with those difficult problems.

Bu zor sorunların üstesinden gelmek zorundasın.

1268

You will not be able to catch the train.

Trene yetişemeyeceksiniz.

1269

Do you know the reason?

Sebebi biliyor musunuz?

1270

Could you solve the problem?

Sorunu halledebildin mi?

1271

You should have introduced yourself to the girl.

Bu kıza kendini tanıtmalıydın.

1272

You ought to know better at your age.

Senin yaşında daha iyi bilmelisin.

1273

You ought to have seen the exhibition.

Sergiyi görmeliydin.

1274

Have you finished reading the novel?

Romanı okumayı bitirdin mi?

1275

You should emphasize that fact.

O gerçeği vurgulamalısın.

1276

Did you watch the game?

Maçı izledin mi?

1277

Did you cut the paper?

Kağıdı kestin mi?

1278

You shouldn’t have eaten the fish raw.

Balığı çiğ olarak yememeliydin.

1279

Are you in favor of the plan or not?

Planın lehinde misiniz yoksa değil misiniz?

1280

You must get rid of that bad habit.

O kötü alışkınlıktan kurtulmalısın.

1281

You look smart in the shirt.

Gömlekle zeki görünüyorsun.

1282

You’d better not go there.

Oraya gitmesen iyi olur.

1283

You may go there.

Oraya gidebilirsin.

1284

Do you deny that you went there?

Oraya gittiğini red mi ediyorsun?

1285

You should have done so.

Öyle yapmalıydın.

1286

You aren’t a spy, are you?

Sen casus değilsin, değil mi?

1287

You should have told me a long time ago.

Uzun bir süre önce bana söylemeliydin.

1288

You’ve got a lot of guts.

Sen oldukça cesursun.

1289

You’d better have your hair cut at once.

Saçını hemen kestirsen iyi olur.

1290

You may go at once.

Derhal gidebilirsin.

1291

You may go at once.

Bir kerelik gidebilirsin.

1292

You may go at once.

Hemen gidebilirsin.

1293

You’ll get well soon.

Yakında iyileşirsin.

1294

You will soon be convinced I am right.

Yakında haklı olduğuma ikna edileceksin.

1295

You are to do it at once.

Onu derhal yapmalısın.

1296

You’d better go to see your family doctor at once.

Derhal aile doktorunla görüşmeye gitmelisin.

1297

You ought to do it at once.

Onu derhal yapmalısın.

1298

You’re forever making mistakes.

Sürekli hatalar yapıyorsun.

1299

You can stay with us for the time being.

Şimdilik bizimle kalabilirsin.

1300

What are you staring at?

Neye bakıyorsun?

1301

Did you do this on your own?

Bunu tek başına mı yaptın?

1302

I hope you can come up with a better plan than this.

Umarım bundan daha iyi bir plan bulabilirsin.

1303

You must put these mistakes right.

Bu hataları düzeltmelisin.

1304

You must read this book also.

Bu kitabı da okumalısın.

1305

Have you read this book already?

Bu kitabı daha önce okudunuz mu?

1306

Have you read this book yet?

Bu kitabı okumuş muydun?

1307

You are not to leave this room.

Bu odadan ayrılmayacaksın.

1308

Do you know what this box is made of?

Bu kutunun neyden yapıldığını biliyor musun?

1309

Where did you go last Sunday?

Geçen Pazar nereye gittin?

1310

Can you swim across the river?

Nehri yüzerek geçebilir misin?

1311

All you have to do is sign this paper.

Yapmanız gereken her şey bu evrakı imzalamaktır.

1312

You can use this car.

Bu arabayı kullanabilirsiniz.

1313

You are asking too much for this car.

Bu araba için çok fazla istiyorsun.

1314

You are old enough to understand this.

Bunu anlayacak kadar yaşlısın.

1315

You are suitable for the job.

Sen iş için uygunsun.

1316

You have no choice in this matter.

Bu konuda başka seçeneğin yok.

1317

You should make use of this chance.

Bu şansı kullanmalısınız.

1318

Can you read this kanji?

Bu kanjiyi okuyabilir misin?

1319

You’ll soon get accustomed to this cold weather.

Bu soğuk havaya çabuk alışırsınız.

1320

You should take advantage of this chance.

Bu fırsatı değerlendirmelisin.

1321

You are safe so long as you stay here.

Burada kaldığın sürece güvendesin.

1322

You are to stay here.

Burada kalacaksınız.

1323

You are secure from danger here.

Burada tehlikelerden korunuyorsun.

1324

You can study here.

Burada çalışabilirsin.

1325

You can study here.

Burada eğitim görebilirsiniz.

1326

You’d better not wait here.

Burada beklemesen iyi olur.

1327

Are you going to sing here?

Burada şarkı söyleyecek misin?

1328

You are prohibited from smoking here.

Burada sigara içemezsin.

1329

You had better get away from here at once.

Derhal buradan uzaklaşsan iyi olur.

1330

You’ve drunk three cups of coffee.

Üç fincan kahve içtin.

1331

You have to study hard to catch up with your class.

Sınıfınla aynı düzeye gelmek için çok çalışmalısın.

1332

You ought to take your father’s advice.

Babanın tavsiyesini dinlemelisin.

1333

You look just like your big brother.

Sadece büyük erkek kardeşine benziyorsun.

1334

Haven’t you got any money?

Hiç paran yok mu?

1335

Aren’t you happy?

Mutlu değil misin?

1336

You have done very well.

Çok iyi yaptın.

1337

You are, so to speak, a fish out of water.

Tabiri caizse, sudan çıkmış balık gibisin.

1338

You are now among the elite.

Sen şimdi seçkinlerin arasındasın.

1339

When did you come to Japan?

Japonya’ya ne zaman geldin?

1340

When will you leave here?

Ne zaman buradan ayrılacaksın?

1341

You are at liberty to leave any time.

Her zaman gitmekte özgürsün.

1342

When will you be free?

Ne zaman boş olacaksın?

1343

When did you begin studying English?

İngilizce çalışmaya ne zaman başladınız?

1344

You are always as busy as a bee.

Her zaman bir arı kadar meşgulsün.

1345

You’re always criticizing me!

Her zaman beni eleştiriyorsun.

1346

You always like to trip me up, don’t you?

Bana çelme takmak her zaman hoşuna gidiyor, değil mi?

1347

You’re always finding fault with me.

Her zaman hatayı bende buluyorsun.

1348

You always take things too easy.

Hep lakayıt takılıyorsun.

1349

You are always complaining.

Her zaman şikâyet ediyorsun.

1350

You are always wearing a loud necktie.

Her zaman parlak renkli kravat takıyorsun.

1351

You are always the cause of my worries.

Her zaman benim endişelerimin nedeni sensin.

1352

You’re always anticipating trouble.

Her zaman sorunu tahmin ediyorsun.

1353

You always excuse your faults by blaming others.

Diğerleri suçlayarak her zaman hatalarını mazur görüyorsun.

1354

You always insist that you are in the right.

Her zaman haklı olduğun konusunda ısrar ediyorsun.

1355

You are always doubting my word.

Her zaman sözümden şüphe ediyorsun.

1356

You are always finding fault with me.

Her zaman hatayı bende buluyorsun.

1357

You are always finding fault with me.

Her zaman beni hatalı buluyorsun.

1358

You always talk back to me, don’t you?

Sen bana her zaman sert karşılık verirsin, değil mi?

1359

What time do you usually get up?

Genellikle saat kaçta kalkarsın?

1360

What time do you usually go to bed?

Genellikle ne zaman yatarsın?

1361

You are always watching TV.

Her zaman televizyon izliyorsun.

1362

You are watching TV all the time.

Sürekli televizyon izliyorsun.

1363

You are always hearing but not listening.

Hep duyuyoruz ama dinlemiyoruz.

1364

You are quite a man.

Tam bir erkek.

1365

Once you begin, you must continue.

Bir kez başladın mı, devam etmelisin.

1366

You will know the truth some day.

Gerçeği bir gün öğreneceksin.

1367

You are naughty.

Sen yaramazsın.

1368

You are naughty.

Çok yaramazsın.

1369

How much money do you want?

Ne kadar para istiyorsun?

1370

You have some books.

Birkaç kitabın var.

1371

You’ve given me good advice.

Bana iyi öğüt verdin.

1372

You are a good boy.

Sen hoş bir çocuksun.

1373

You need not to have called me up so late at night.

Beni gece çok geç saatte aramak zorunda değildin.

1374

You shouldn’t talk back to your parents like that.

Ebeveynlerine karşılık vermemelisin.

1375

You are right in a way.

Bir bakıma haklısın.

1376

Have you ever been to America?

Amerika’da hiç bulundun mu?

1377

You cannot buy that judge.

O hakimi satın alamazsın.

1378

I wish you had told me the truth then.

Keşke o zaman bana gerçeği söyleseydin.

1379

Are you on the committee?

Komitede misiniz?

1380

You should have taken a chance then.

O zaman şansını denemeliydin.

1381

You must stick to your promise.

Sözüne sadık kalmalısın.

1382

You’re a philosopher, aren’t you?

Sen bir filozofsun, değil mi?

1383

You are supposed to come at 7 o’clock.

Saat 7:00’de gelmelisin.

1384

You are expected to come by 5:00.

5:00’e kadar gelmeniz bekleniyor.

1385

You’ll be able to drive a car in a few days.

Birkaç gün içinde araba sürebileceksin.

1386

Can you do it in one day?

Onu bir günde yapabilir misin?

1387

You should have refused his offer.

Onun önerisini reddetmeliydin.

1388

You need to have breakfast.

Sabah kahvaltısı yapmalısın.

1389

You need to have breakfast.

Kahvaltı yapman gerekiyor.

1390

Did you leave the window open?

Pencereyi açık bıraktın mı?

1391

You should by all means read the book.

Bu kitabı mutlaka okumalısın.

1392

Are you doing what you think is right?

Doğru olduğunu düşündüğün şeyi yapıyor musun?

1393

You made the mistake on purpose, didn’t you?

Hatayı bilerek yaptın, değil mi?

1394

You have to report to the police at once.

Derhal polise bildirmek zorundasın.

1395

You must always keep your hands clean.

Ellerini her zaman temiz tutmalısın.

1396

When did you begin learning German?

Ne zaman Almanca öğrenmeye başladın?

1397

Please go on with your story.

Lütfen hikayene devam et.

1398

Your story reminded me of my younger days.

Senin hikâyen bana gençlik günlerimi hatırlattı.

1399

I can hardly hear you.

Siz güçlükle duyabiliyorum.

1400

Please give me your permanent address.

Lütfen bana kalıcı adresinizi verin.

1401

Your parents didn’t come, did they?

Annen ve baban gelmedi, değil mi?

1402

Meg called you during your absence.

Sen yokken Meg seni aradı.

1403

I understand your position perfectly.

Senin konumunu mükemmel şekilde anlıyorum.

1404

If I were in your situation, I would do the same thing.

Sizin durumunuzda olsam, aynı şeyi yaparım.

1405

Is there anything you want that you don’t have?

Sahip olmadığın istediğin bir şey var mı?

1406

Your prophecy has come true.

Kehanetin gerçekleşti.

1407

Your friendship is most precious to me.

Arkadaşlığın benim için değerli.

1408

I admire you for your courage.

Cesaretin için sana hayranım.

1409

I admire your courage.

Ben cesaretine hayranım.

1410

I’ll keep your problems in mind.

Problemlerini aklımda tutacağım.

1411

You have lovely eyes, don’t you?

Güzel gözlerin var, değil mi?

1412

Your driver’s license has expired.

Sürücü belgenin kullanım süresi doldu.

1413

Write your name in capitals.

Adını büyük harflerle yaz.

1414

I know your name.

Senin adını biliyorum.

1415

Didn’t you hear your name called?

İsminin söylendiğini duymadın mı?

1416

Your daughter is not a child anymore.

Kızınız artık bir çocuk değildir.

1417

I admire your ignorance.

Ben senin görmezliğine hayranım.

1418

I have no interest in putting my money into your dreams.

Hayallerinize paramı koymakla ilgilenmiyorum.

1419

This business plan of yours seems almost too optimistic. All I can say is I hope it’s more than just wishful thinking.

Senin bu iş planı neredeyse çok iyimser görünüyor. Bütün söyleyebileceğim onun bir boş hayalden daha fazlası olduğunu ummamdır.

1420

Your dream will come true some day.

Rüyan bir gün gerçekleşecektir.

1421

Your dream will come true some day.

Hayalin günün birinde gerçek olacak.

1422

It won’t be long before your dream comes true.

Hayallerinin gerçekleşmesine az kaldı.

1423

The day is sure to come when your dream will come true.

Hayalinin gerçekleşeceği gün kesin gelecek.

1424

The day will surely come when your dream will come true.

Hayalinin gerçekleşeceği gün kesinlikle gelecek.

1425

The time will come when your dream will come true.

Hayalinin gerçekleşeceği zaman gelecek.

1426

You have a regular pulse.

Düzenli bir nabzın var.

1427

Tell me about your program for the future.

Gelecek için programın hakkında bana anlat.

1428

Your comic books are on the shelf.

Senin çizgi romanların raftalar.

1429

How pretty your sister is!

Kız kardeşin ne kadar güzel!

1430

What has become of your sister?

Kız kardeşine ne oldu.

1431

When did your sister leave Tokyo for London?

Kız kardeşin Tokyo’dan Londra’ya ne zaman hareket etti?

1432

What grade is your sister in?

Kız kardeşin hangi sınıfta?

1433

What’s your real purpose?

Gerçek amacın nedir?

1434

Your book is double the size of mine.

Senin kitabın benimkinin boyutunun iki katı kadar.

1435

Your book is on the desk.

Kitabın masanın üstünde.

1436

I will be your guarantor.

Ben senin garantörün olacağım.

1437

Better to get advice from your lawyer.

Avukatından tavsiye alsan iyi olur.

1438

I am sick of your complaint.

Ben, şikâyetinden bıktım.

1439

Your allotment is $20.

Senin hissen 20 dolar.

1440

Your dress is unsuitable for the occasion.

Elbisen ortam için uygun değil.

1441

Your room is out of order.

Sizin oda dağınık.

1442

Your room is twice the size of mine.

Senin odan benimkinin boyutunun iki katı kadar.

1443

Your room must always be kept clean.

Odanız her zaman temiz tutulmalıdır.

1444

Please give my regards to your father.

Lütfen babanıza selamlarımı iletin.

1445

I’m tired of your complaints.

Ben senin şikâyetlerinden usandım.

1446

Your smile always makes me happy.

Gülüşün beni hep mutlu ediyor.

1447

It’s your move.

Hamle sırası sende.

1448

It’s your move.

Senin hamlen.

1449

Your hair is too long.

Saçınız çok uzun.

1450

Your hair really does look untidy.

Saçınız gerçekten dağınık görünüyor.

1451

Your remarks are off the point.

Düşünceleriniz konudan uzak.

1452

I can’t help being a fool.

Bir aptal olmamak elimde değil.

1453

Your problem is similar to mine.

Senin sorunun benimkine benziyor.

1454

You should know better at your age.

Senin yaşında daha iyi bilmelisin.

1455

At your age, I would think so, too.

Senin yaşında ben de öyle düşünürdüm.

1456

At your age, you ought to know better.

Senin yaşında daha iyi bilmelisin.

1457

Tell me about your daily life.

Bana günlük yaşantından bahset.

1458

At your age you ought to support yourself.

Senin yaşında kendini geçindirmelisin.

1459

Your second button is coming off.

İkinci düğmen kopuyor.

1460

You may read whichever book you like.

İstediğin kitabı okuyabilirsin.

1461

Without your consent, nothing can be done about it.

Senin rızan olmadan, bu konuda hiçbir şey yapılamaz.

1462

Your motive was admirable, but your action was not.

Senin güdün takdire değer fakat eylemin değmez.

1463

Check your answers with his.

Cevaplarını onunkiyle karşılaştır.

1464

Check your answer with his.

Cevabını onunki ile karşılaştır.

1465

Compare your answers with the teacher’s.

Cevaplarını öğretmeninki ile karşılaştır.

1466

Compare your answer with Tom’s.

Cevabını Tom’unkiyle karşılaştır.

1467

Compare your answer with Tom’s.

Cevabını Tom’unki ile karşılaştır.

1468

Your answer isn’t correct. Try again.

Cevabın doğru değil, tekrar dene.

1469

Your answer is right.

Cevabınız doğru.

1470

Your answer is anything but perfect.

Yanıtınız mükemmel olmaktan uzak.

1471

Your answer is wrong.

Cevabınız yanlış.

1472

Your answer is far from perfect.

Cevabınız mükemmel olmaktan uzak.

1473

Your answer is far from satisfactory.

Cevabınız tatmin edici olmaktan uzaktır.

1474

I think your answer is correct.

Sanırım cevabınız doğru.

1475

It doesn’t matter whether your answer is right or wrong.

Cevabınızın yanlış ya da doğru olması önemli değil.

1476

Your efforts will soon pay off.

Çabalarınız yakında karşılığını verecek.

1477

I’m sure your efforts will result in success.

Çabalarının başarıyla sonuçlanacağından eminim.

1478

Your efforts will pay off one day.

Çabalarınız bir gün karşılığını verecektir.

1479

Your efforts will bear fruit someday.

Çabalarınız bir gün meyvesini verecektir.

1480

Your effort will be rewarded in the long run.

Çabanız uzun vadede ödüllendirilecektir.

1481

I hope your efforts will bear fruit.

İnşallah çabalarınız meyvesini verecektir.

1482

Come and see me when it is convenient for you.

Senin için uygun olduğunda gel ve beni gör.

1483

You can come and see me whenever it’s convenient for you.

Senin için ne zaman uygun olursa gelebilir ve beni görebilirsin.

1484

I forget your phone number.

Ben telefon numaranızı unutuyorum.

1485

I forget your telephone number.

Telefon numaranı unuttum.

1486

Had I known your telephone number, I would have called you.

Telefon numaranı bilseydim, seni arardım.

1487

May I use your phone?

Telefonunuzu kullanabilir miyim?

1488

Your suggestion came up at the meeting.

Teklifiniz toplantıda ele alındı.

1489

His proposal is out of the question.

Onun önerisi, söz konusu değil.

1490

Your suggestion will be rejected by the teacher.

Öneriniz öğretmen tarafından reddedilecektir.

1491

Your proposal is a bit extreme.

Öneriniz biraz aşırı.

1492

Your suggestion is of no practical use.

Teklifiniz işe yaramaz.

1493

I can’t agree to your proposal on the ground that it is not fair and reasonable.

Adil ve makul olmadığından dolayı önerinizi kabul edemem.

1494

I am in favor of your proposal.

Ben önerinini lehindeyim.

1495

I cannot agree to your proposal.

Ben önerini kabul edemem.

1496

There is certain to be some opposition to your suggestion.

Senin önerine kesinlikle bir muhalefet olacak.

1497

I don’t mean to object to your proposal.

Amacım önerine itiraz etmek değil.

1498

Bring your brother with you.

Erkek kardeşini yanında getir.

1499

Is there no alternative to what you propose?

Teklif ettiğine alternatif yok mudur?

1500

Your brother said you’d gone to Paris.

Erkek kardeşin Paris’e gittiğini söyledi.

1501

You’ll be paid according to the amount of work you do.

Sana yaptığın işin miktarına göre ödeme yapılacak.

1502

How many schools are there in your city?

Şehrinizde kaç tane okul var?

1503

Can I count on your loyalty?

Ben sadakatine güvenebilir miyim?

1504

I’ll act on your advice.

Tavsiyeniz üzerine hareket edeceğim.

1505

If only I had taken your advice.

Keşke tavsiyenizi dinleseydim.

1506

If it were not for your advice, I would be at a loss.

Eğer tavsiyeniz olmasa, ne yapacağımı bilemem.

1507

Without your advice, I would have been robbed of my bag.

Tavsiyen olmasaydı çantam çalınmış olurdu.

1508

If it had not been for your advice, I would have failed.

Tavsiyeniz olmasa, başarısız olurdum.

1509

It’s none of your business.

Seni ilgilendirmez.

1510

It’s none of your business.

Onun sizinle bir ilgisi yok.

1511

It’s none of your business.

Bu sizi ilgilendirmez.

1512

It’s none of your business.

Bu seni ilgilendirmez.

1513

Mind your own business!

Seni ilgilendirmez.

1514

Mind your own business!

Kendi işine bak!

1515

When is your birthday?

Doğum günün ne zaman?

1516

I will give you a bicycle for your birthday.

Doğum günün için sana bir bisiklet vereceğim.

1517

Your birthday is drawing near.

Doğum günün yaklaşıyor.

1518

You shall have a bicycle for your birthday.

Doğum günün için bir bisikletin olacaktır.

1519

I’ll find someone to fill in for you.

Senin yerine çalışacak birini bulacağım.

1520

Aren’t you being very rude?

Çok kabalaşmıyor musun?

1521

Your son has come of age.

Oğlun reşit oldu.

1522

Your son took part in the student movement, I hear.

Oğlunuz öğrenci hareketi içinde yer aldı, ben duydum.

1523

Is this your son, Betty?

Bu senin oğlun mu, Betty?

1524

I cannot accept your gift.

Ben hediyeni kabul edemem.

1525

I’m fed up with your constant complaining.

Ben sürekli şikâyet etmenden bıktım.

1526

What’s your major field?

Asıl branş alanın nedir?

1527

Your explanation won’t wash; it’s too improbable to be true.

Açıklamanız inandırıcı olmayacak; o gerçek olamayacak kadar imkansız.

1528

Your explanation sounds plausible, but it just doesn’t hold water.

Açıklama makul geliyor ama bu sadece tutarlı değil.

1529

Go back to your seat.

Koltuğunuza geri dönün.

1530

Go back to your seat.

Koltuğuna geri dön.

1531

You may have good reason to think that your youth is over.

Gençliğinin bittiğini düşünmek için iyi bir nedenin olabilir.

1532

I can hear you, but I can’t see you.

Seni işitebiliyorum ama seni göremiyorum.

1533

I don’t for a moment doubt your honesty.

Dürüstlüğünden bir an şüphe etmem.

1534

Your policy is mistaken.

Senin politikan yanlış.

1535

Your marks were well below average this term.

Bu dönem notların ortalamanın oldukça altında.

1536

I was glad to hear of your success.

Başarını duyduğuma memnun oldum.

1537

I’m sure of your success.

Başarınızdan eminim.

1538

Your success excites my envy.

Senin başarın beni kıskandırıyor.

1539

Your success will largely depend upon how you will make good use of your opportunity.

Sizin başarınız büyük ölçüde fırsatınızdan nasıl yararlanacağınıza bağlıdır.

1540

Your success depends upon whether you work hard or not.

Sizin başarınız, sıkı çalışıp çalışmamanıza bağlıdır.

1541

Your success depends on whether you pass the STEP examination or not.

Sizin başarınız STEP sınavını geçip geçmemenize bağlıdır.

1542

Your success is the result of your hard work.

Başarınız sıkı çalışmanızın sonucudur.

1543

I am glad to hear of your success.

Başarını duyduğuma memnun oldum.

1544

Which of your parents do you take after in character?

Karakter olarak hangi ebeveynine benziyorsun?

1545

You’re wide of the mark.

Sizin tahmin hedeften uzak.

1546

Your guess is entirely off the mark.

Senin tahminin tamamen yanlış.

1547

Your philosophy of life varies from mine.

Senin yaşam felsefen benimkinden farklı.

1548

You have no one but yourself to blame.

Kendinden başka suçlayacak kimsen yok.

1549

With reference to your request, I will support.

Ricana istinaden, destekleyeceğim.

1550

I read your new book with real delight.

Gerçek bir zevkle kitabını okudum.

1551

Your new dress becomes you very well.

Yeni elbisen sana çok iyi yakışıyor.

1552

Let me put down your new phone number in my notebook.

Yeni telefon numaranı bilgisayarıma kaydedeyim.

1553

Your behavior is creating a lot of problems.

Davranışın çok sayıda sorun yaratıyor.

1554

I am far from pleased with your behavior.

Davranışından memnun olmaktan uzağım.

1555

What was it that caused you to change your mind?

Fikrini değiştirmene sebep olan neydi?

1556

I didn’t mean to hurt you.

Seni incitmek istemedim.

1557

I didn’t mean to hurt you.

Amacım seni incitmek değildi.

1558

I didn’t mean to hurt you.

Seni incitmek istememiştim.

1559

I don’t like your taste in color.

Senin renk zevkinden hoşlanmıyorum.

1560

I like the way you smile.

Gülümseme tarzını seviyorum.

1561

Your advice is always helpful to me.

Senin nasihatın bana her zaman yardımcı olmuştur.

1562

I expect your help.

Ben senin yardımını bekliyorum.

1563

I don’t need your help.

Benim sizin yardımınıza ihtiyacımız yok.

1564

He is equal to the task.

O, görev için uygundur.

1565

We’ll start whenever you are ready.

Hazır olduğunda başlayacağız.

1566

We will exempt you from attending.

Seni katılmaktan muaf tutacağız.

1567

Write your address here.

Adresini buraya yaz.

1568

Your income is about twice as large as mine is.

Gelirin, benimkinin yaklaşık iki katı kadar büyük.

1569

I’ll miss your cooking.

Aşçılığını özleyeceğim.

1570

I received your letter yesterday.

Mektubunu dün aldım.

1571

Your letter made me happy.

Mektubun beni mutlu etti.

1572

Are your hands clean?

Ellerin temiz mi?

1573

Please lend me your car.

Lütfen arabanı bana ödünç ver.

1574

Would you mind lending me your car?

Arabanı bana ödünç verir misin?

1575

Give me a lift in your car.

Beni arabanızla gideceğim yere kadar götürün.

1576

Give me a lift in your car.

Beni arabanıza alın.

1577

Give me a lift in your car.

Beni arabanızla gittiğiniz yere kadar götürün.

1578

May I take your picture?

Resmini çekebilir miyim?

1579

May I take your picture?

İzin ver senin fotoğrafını çekeyim.

1580

I would like your picture.

Resmini istiyorum.

1581

Your questions were too direct.

Sorularınız çok doğrudandı.

1582

Will you lend me your dictionary?

Bana sözlüğünü ödünç verir misin?

1583

May I borrow your dictionary?

Sözlüğünü ödünç alabilir miyim?

1584

Could you lend me your bicycle for a couple of days?

Bisikletini birkaç günlüğüne bana ödünç verebilir misin?

1585

Your bicycle is similar to mine.

Bisikletiniz benimkine benziyor.

1586

Your bike is better than mine.

Senin bisikletin benimkinden daha iyi.

1587

Is your watch correct?

Saatinizin doğru mudur?

1588

Your watch seems to be very valuable.

Saatiniz çok değerli görünüyor.

1589

Your watch is similar to mine in shape and color.

Senin saatin şekil ve renk olarak benimkine benziyor.

1590

Your watch is ten minutes slow.

Saatiniz on dakika geri.

1591

What time is it by your watch?

Saatin kaçı gösteriyor?

1592

What time is it by your watch?

Saatiniz kaçı gösteriyor?

1593

Where are your things?

Şeylerin nerede?

1594

Your examination results are excellent.

Sınav sonuçların mükemmel.

1595

Just follow your heart.

Sadece kalbini izle.

1596

I think your work is all right.

Bence işiniz tamam.

1597

Your work is below average.

işiniz ortalamanın altında.

1598

What do you do?

Ne iş yaparsınız?

1599

How is your work coming along?

İşin nasıl gidiyor?

1600

May we accompany you on your walk?

Yürüyüşünüzde size eşlik edebilir miyiz?

1601

Compare your composition with the example.

Kompozisyonunuzu örnekle karşılaştırın.

1602

Your composition is very good, and it has few mistakes.

Kompozisyonun çok iyi, ve çok az sayıda hatası var.

1603

Your composition is as good as ever.

Besten her zamanki gibi iyi.

1604

Your composition is perfect except for a few mistakes.

Birkaç hata hariç kompozisyonun mükemmel.

1605

Your composition is free from all grammatical mistakes.

Kompozisyonunda hiçbir dil bilgisi hatası yok.

1606

Your composition is free from all grammatical mistakes.

Kompozisyonun tüm dil bilgisi hatalarından uzak.

1607

There are few mistakes in your composition.

Kompozisyonunda çok az sayıda hata var.

1608

Your essay has some mistakes, but as a whole it is very good.

Denemenin birkaç hatası var fakat bir bütün olarak çok iyi.

1609

Your composition has a few mistakes.

Kompozisyonunun birkaç hatası var.

1610

Where do you come from?

Nerelisin?

1611

Where do you come from?

Nerelisiniz?

1612

Do you eat rice in your country?

Ülkende pirinç yer misiniz?

1613

Your behavior is too extraordinary.

Davranışınız çok sıradışı.

1614

I can’t decide unless you tell me your plan.

Bana planını söylemezsen karar veremem.

1615

Express your idea clearly.

Fikrini açıkça ifade et.

1616

We have decided to adopt your idea.

Fikrini benimsemeye karar verdik.

1617

Your ideas are different from mine.

Senin fikirlerin benimkinden farklı.

1618

Your idea is absolutely impossible.

Fikrin kesinlikle imkansızdır.

1619

Your view is too optimistic.

Senin görüşün çok iyimser.

1620

Your ideas are quite old fashioned.

Fikirlerin oldukça çağ dışı.

1621

Your thoughts are of no significance at all.

Düşüncelerinizin hiçbir anlamı yok.

1622

Your idea differs entirely from mine.

Fikriniz benimkinden tamamen farklı.

1623

I liked your idea and adopted it.

Fikrini beğendim ve benimsedim.

1624

You may invite any person you like.

İstediğin herhangi bir kişiyi davet edebilirsin.

1625

Choose your favorite racket.

En sevdiğin raketi seç.

1626

Do as you like.

İstediğiniz gibi yapın.

1627

Make your choice.

Seçimini yap.

1628

I am amazed at your audacity.

Senin cüretine şaşırıyorum.

1629

I know what you mean.

Ne demek istediğinizi biliyorum.

1630

What you are saying does not make sense.

Söylediğinin anlamı yok.

1631

I don’t quite follow you.

Seni takip etmiyorum.

1632

You are not consistent.

Sen tutarlı değilsin.

1633

It appears to me that you are right.

Bana öyle geliyor ki sen haklısın.

1634

I accept what you say to some extent.

Söylediğini bir miktar kabul ediyorum.

1635

I think you’re right.

Sanırım sen haklısın.

1636

You may be right.

Haklı olabilirsin.

1637

What you say is right.

Söylediğin şey doğrudur.

1638

I find it difficult to believe.

İnanması güç geldi.

1639

You are off the point.

Konunun dışına çıktın.

1640

What you say is usually true.

Senin söylediğin çoğunlukla doğru oluyor.

1641

You should pay more attention to what you say.

Ne söylediğine daha çok dikkat etmelisin.

1642

I don’t follow.

Ben izlemiyorum.

1643

I don’t get what you mean.

Ne demek istediğini anlamıyorum.

1644

What’s become of your dog?

Köpeğine ne oldu?

1645

I have been anxious about your health.

Sağlığınla ilgili kaygılandım.

1646

You can go or stay, as you wish.

Gidebilirsin ya da kalabilirsin, nasıl isterseniz.

1647

I will go along with your plan.

Planını destekleyeceğim.

1648

Your plan seems better than mine.

Senin planın benimkinden daha iyi görünüyor.

1649

I approve of your plan.

Ben planınızı onaylıyorum.

1650

Tell me about your plan.

Bana planından bahset.

1651

There is a big hole in your stocking.

Çorabında büyük bir delik var.

1652

Your shoes are here. Where are mine?

Sizin ayakkabılarınız burada. Benimkiler nerede?

1653

Your shoes are here.

Sizin ayakkabılar burada.

1654

I’m sick of listening to your complaints.

Şikâyetlerini dinlemekten bıktım.

1655

I cannot help laughing at your folly.

Çılgınlığınıza gülmemek elimde değil.

1656

You can read any book that interests you.

Sizi ilgilendiren herhangi bir kitap okuyabilirsiniz.

1657

It is not wise to put your money on a horse.

Bir at üzerinde para yatırmak akıllıca değil.

1658

Had it not been for your cooperation, I could not have finished the work in time.

İşbirliğin olmasaydı, işi zamanında bitiremezdim.

1659

Do you know what you’re asking?

Ne sorduğunu biliyor musun?

1660

I forbid you to smoke.

Senin sigara içmeni yasaklıyorum.

1661

His argument is more radical than yours.

Onun iddiası seninkinden daha radikal.

1662

Your poor memory is due to poor listening habits.

Senin kötü hafızan senin kötü dinleme alışkanlıklarından kaynaklanmaktadır.

1663

I think your basic theory is wrong.

Sanırım temel teorin yanlış.

1664

Your wish will come true in the near future.

İsteğiniz yakın gelecekte gerçekleşecek.

1665

What’s your wish?

Dileğin nedir?

1666

Your eyes remind me of stars.

Gözlerin bana yıldızları hatırlatıyor.

1667

That is no business of yours.

Bu sizi ilgilendirmez.

1668

That is no business of yours.

Bu seni ilgilendirmez.

1669

Where is your school?

Okulun nerede?

1670

Make a sketch of your house.

Evinizin bir krokisini yapın.

1671

I wish I could live near your house.

Keşke senin evine yakın yaşayabilsem.

1672

How many rooms are there in your house?

Evinizde kaç oda var?

1673

Let’s meet halfway between your house and mine.

Senin evinin ve benimkinin arasında orta noktada buluşalım.

1674

How far is it from your house to the park?

Senin evin parka ne kadar uzakta?

1675

Let’s discuss your love problems on the way back from school.

Senin aşk problemlerini okuldan geri dönerken tartışalım.

1676

The time has come for you to play your trump card.

Kozunu oynama zamanın geldi.

1677

It is surprising that your wife should object.

Karının itiraz etmesi şaşırtıcı.

1678

Can I use your pencil?

Ben senin kurşun kalemini kullanabilir miyim?

1679

Can I use your pencil?

Ben kalemini kullanabilir miyim?

1680

Your pencils need sharpening.

Kurşun kalemlerin açılmalı.

1681

You burnt a hole in my coat with your cigarette.

Sigaranla ceketimde bir delik açtın.

1682

Your speech will be recorded in history.

Senin konuşman tarihte kaydedileck.

1683

I count on your help.

Sizin yardımınıza güveniyorum.

1684

Your English is improving.

İngilizcen gelişiyor.

1685

Your English is perfect.

Senin İngilizcen mükemmel.

1686

I think your English has improved a lot.

İngilizcenin çok geliştiğini düşünüyorum.

1687

Your English has improved a lot.

Senin İngilizcen çok gelişti.

1688

Your method of teaching English is absurd.

Senin İngilizce öğretme yöntemin saçmadır.

1689

I want your opinion.

Ben senin görüşünü istiyorum.

1690

Your opinion is similar to mine.

Senin fikrin benimkine benziyor.

1691

Your opinion is very constructive.

Düşünceniz çok yapıcı.

1692

I agree with some of your opinions.

Fikirlerinden bazılarına katılıyorum.

1693

Your idea sounds like a good one.

Fikrin iyi bir fikir gibi geliyor.

1694

I’ll study your report.

Ben senin raporunu çalışacağım.

1695

I was disappointed with your paper.

Kitabınla hayal kırıklığına uğradım.

1696

Your selfishness will lose you your friends.

Bencilliğin sana arkadaşlarına mâl olacak.

1697

Your selfishness will lose you your friends.

Bencilliğin sana arkadaşlarını kaybettirecek.

1698

I entirely approve of what you say.

Söylediklerinizi tamamen onaylıyorum.

1699

I am losing my patience with you.

Sana karşı sabrımı kaybediyorum.

1700

Your method is different from mine.

Sizin yöntem benimkinden farklı.

1701

You’re on the right track.

Siz doğru yoldasınız.

1702

Your time is up.

Zamanın bitti.

1703

I’ll give you anything that you want.

Sana istediğin bir şeyi vereceğim.

1704

Can I use your pen?

Ben senin kalemini kullanabilir miyim?

1705

Your pen is better than mine.

Senin dolma kalemin benimkinden iyidir.

1706

As you make your bed, so you must lie in it.

Kendi düşen ağlamaz.

1707

Your plan sounds great.

Planın muhteşem görünüyor.

1708

If I find your passport, I’ll call you at once.

Pasaportunu bulursam seni hemen ararım.

1709

Your tie blends well with your suit.

Kravatın takım elbisen ile uymuş.

1710

Your tie has come undone.

Kravatın çözülmedi.

1711

Your dress is very nice.

Senin elbisen çok hoş.

1712

I’ll give you a call before I visit you.

Ziyaret etmeden önce sizi ararım.

1713

I’ll come to your place.

Senin yerine geleceğim.

1714

I’m glad that your team won the game.

Takımınızın maçı kazandığına memnun oldum.

1715

I’ll make a model plane for you.

Senin için bir model uçak yapacağım.

1716

I’m not going out on a limb for you because you never helped me before.

Daha önce bana hiç yardım etmediğinden dolayı senin için riske girmeyeceğim.

1717

I will do all I can for you.

Senin için yapabileceğim her şeyi yapacağım.

1718

Don’t be angry with me, for I did it for your sake.

Bana kızma, ben onu senin hatırın için yaptım.

1719

I am ready to do anything for you.

Ben senin için herhangi bir şeyi yapmaya hazırım.

1720

I will do anything for you.

Senin için her şeyi yapacağım.

1721

I’d do any damn thing for you.

Ben sizin için herhangi bir lanet şeyi yapardım.

1722

I’d jump through hoops for you.

Ben sizin için çemberlerden atlamak isterdim.

1723

Your excellent work puts me to shame.

Mükemmel işin beni utandırır.

1724

Your shirt button is coming off.

Gömleğinin düğmesi düşüyor.

1725

I respect you for what you have done.

Yaptığın için sana saygı duyuyorum.

1726

We are worried about you.

Senin hakkında endişeliyiz.

1727

I have absolute trust in you.

Benim sana tam güvenim var.

1728

Your cake is delicious.

Kek’in lezzetli.

1729

Your collar has a stain on it.

Yakanda bir leke var.

1730

Your collar has a stain on it.

Senin yakanda leke var.

1731

Here is your bag.

İşte senin çantan.

1732

I took your umbrella by mistake.

Yanlışlıkla senin şemsiyeni aldım.

1733

Your mother is in critical condition.

Annen kritik durumda.

1734

I’d like to see your father.

Babanla görüşmek istiyorum.

1735

Your sister looks as noble as if she were a princess.

Kız kardeşin sanki bir prenses kadar asil görünüyor.

1736

Is your uncle still abroad?

Amcan hâlâ yurt dışında mı?

1737

What does your aunt do?

Teyzen ne iş yapar?

1738

Where does your uncle live?

Amcan nerede yaşıyor?

1739

I have no idea what you mean.

Ne demek istediğin hakkında hiçbir fikrim yok.

1740

I’m tired of your everlasting grumbles.

Bitmek bilmeyen yakınmalarından bıktım.

1741

Your chair is identical to mine.

Senin sandalyen benimki ile tamamen aynı.

1742

I believe you.

Sana inanıyorum.

1743

I believe you.

Size inanıyorum.

1744

I don’t agree with you.

Sizinle aynı fikirde değilim.

1745

Your idea is definitely worth thinking about.

Fikriniz kesinlikle düşünmeye değer.

1746

I will dry your T-shirt.

Tişörtünü kurutacağım.

1747

Your T-shirt will dry soon.

Tişörtün birazdan kurur.

1748

I regret that I told you.

Sana söylediğime pişmanım.

1749

I regret that I told you.

Sana söylediğim şeyden dolayı pişmanım.

1750

I have something to tell you.

Sana söyleyecek bir şeyim var.

1751

I was almost afraid to talk to you.

Neredeyse seninle konuşmaya korkuyordum.

1752

I have some good news for you.

Senin için bazı iyi haberlerim var.

1753

I will find you a good doctor.

Sana iyi bir doktor bulacağım.

1754

I want you to go to the post office.

Postaneye gitmeni istiyorum.

1755

I’ll make you a model plane.

Sana bir model uçak yapacağım.

1756

I want you to read this book.

Ben senin bu kitabı okumanı istiyorum.

1757

I have a message for you from her.

Sizin için ondan bir mesajım var.

1758

You can’t have understood what he said.

Onun söylediğini anlamış olamazsın.

1759

I feel for you.

Çektiklerinizi anlıyorum.

1760

I refuse to be treated like a slave by you.

Senin tarafından bir köle gibi davranılmayı reddediyorum.

1761

You are wanted on the phone.

Telefonda isteniyorsun.

1762

I couldn’t call you; the telephone was out of order.

Seni arayamadım; telefon bozuktu.

1763

I’ll lend it to you.

Ben onu sana ödünç vereceğim.

1764

I’ll make you a new suit.

Ben sana yeni bir takım yapacağım.

1765

I ordered you to get out.

Sana çıkmanı emrettim.

1766

I was going to write to you, but I was too busy.

Sana yazacaktım ama çok meşguldüm.

1767

Who is that girl waving to you?

Sana el sallayan kız kimdir?

1768

I’ll teach you how to drive a car.

Bir arabayı nasıl süreceğini sana öğreteceğim.

1769

I would like you to go instead of me.

Benim yerime senin gitmeni istiyorum.

1770

I’ll lend you my notebook.

Defterimi sana ödünç vereceğim.

1771

I want you to go.

Ben gitmeni istiyorum.

1772

I have been reflecting on what you said to me.

Senin bana söylediğine kafa yoruyorum.

1773

I wanted to show it to you.

Ben size onu göstermek istedim.

1774

I’m very glad to see you.

Seni gördüğüme çok memnun oldum.

1775

I am looking forward to seeing you.

Seni görmek için can atıyorum.

1776

How I’ve missed you!

Seni nasıl da özledim!

1777

I’ll tell you how to swim.

Nasıl yüzüleceğini sana anlatacağım.

1778

I would like you to come with me.

Benimle birlikte gelmeni istiyorum.

1779

You ought to have seen it.

Onu görmeliydin.

1780

I want you to work harder.

Daha çok çalışmanı istiyorum.

1781

I want to see you again.

Seni tekrar görmek istiyorum.

1782

I’m leaving it to you.

Onu size bırakıyorum.

1783

You have a bright future.

Parlak bir geleceğin var.

1784

You have no cause for anger.

Kızmak için nedenin yok.

1785

You’ve got nothing to complain of.

Şikâyet etmekten başka yapacak bir şeyin yok.

1786

You have a tendency to talk too fast.

Çok hızlı konuşma eğiliminiz var.

1787

I expect you to be punctual.

Dakik olmanı bekliyorum.

1788

There is nothing wrong with you.

Sende hata yok.

1789

You have a gift for music.

Senin müziğe doğuştan yeteneğin var.

1790

I can’t lie to you.

Sana yalan söyleyemem.

1791

I can’t hide the fact from you.

Gerçeği sizden saklayamam.

1792

You make me feel so guilty.

Sen bana çok suçlu hissettiriyorsun.

1793

I expect you to work harder.

Daha çok çalışmanı bekliyorum.

1794

There are few high-ranking positions left open for you.

Sizin için açık bırakılmış birkaç üst düzey pozisyon var.

1795

You are entitled to try once again.

Bir kez daha deneme hakkın var.

1796

You are hopeless.

Sen umutsuzsun.

1797

You have a good friend in me.

Benim içimde iyi bir arkadaşın var.

1798

I’m afraid this job is too much for you.

Korkarım bu iş senin için çok fazla.

1799

I expect you know all about it.

Ben sizin bu konuda her şeyi bildiğinizi umuyorum.

1800

You have no business doing it.

Onu yapmaya hakkın yok.

1801

You deserve the prize.

Ödülü hak ediyorsun.

1802

You have no right to say so.

Öyle söylemeye hakkın yok.

1803

I blush for you.

Senin adına utanıyorum.

1804

Green suits you.

Yeşil size uyar.

1805

Green suits you.

Yeşil size uyuyor.

1806

I am disgusted with you.

Senden iğreniyorum.

1807

I can’t thank you enough.

Sana yeterince teşekkür edemem.

1808

I can’t thank you enough.

Ben yeterince teşekkür edemiyorum.

1809

You have no right to oppose our plan.

Planımıza karşı çıkmaya hakkın yok.

1810

All you can do is to wait.

Tüm yapabileceğin beklemektir.

1811

I can’t keep up with you.

Sana ayak uyduramıyorum.

1812

I’d like to talk with you in private.

Ben sizinle özel olarak konuşmak istiyorum.

1813

How can you say that?

Onu nasıl söyleyebilirsin?

1814

You should have seen it.

Onu görmeliydiniz.

1815

You should have seen it.

Onu görmeliydin.

1816

I’ll stand behind you if you are going to do it.

Eğer onu yapacaksan, arkanda olacağım.

1817

I’ll stand behind you if you are going to do it.

Eğer onu yapacaksan arkanda duracağım.

1818

I guess that you can’t do it.

Sanırım onu yapamazsın.

1819

I guess that you can’t do it.

Sanırım sen onu yapamazsın.

1820

We want you to sing the song.

Şarkıyı söylemeni istiyoruz.

1821

Didn’t I tell you so?

Size öyle söylemedim mi?

1822

I’m anxious to see you.

Seni görmek için can atıyorum.

1823

You shall have a reward.

Siz bir ödül alacaksınız.

1824

I’ll lend you this book.

Ben bu kitabı size ödünç vereceğim.

1825

I’ll give you this pendant.

Bu kolyeyi size vereceğim.

1826

I’ll give you this camera.

Bu kamerayı size vereceğim.

1827

I’ll give you this money.

Ben bu parayı size vereceğim.

1828

Never did I dream of meeting you here.

Burada seninle buluşmayı asla hayal etmedim.

1829

It is quite a surprise to see you here.

Seni burada görmek oldukça sürpriz oldu.

1830

I little dreamed of seeing you here.

Seni burada görmeyi çok az hayal ettim.

1831

You play the guitar quite like a professional, don’t you?

Sen oldukça bir profesyonel gibi gitar çalıyorsun, değil mi?

1832

Let me give you some advice.

Sana biraz tavsiye vereyim.

1833

I’ll treat you.

Ben sizi tedavi edeceğim.

1834

I’ll treat you.

Size ısmarlayacağım.

1835

I have a nice present to give you.

Size verecek hoş bir hediyem var.

1836

Can you do that?

Onu yapabilir misin?

1837

I owe you ten dollars.

Sana on dolar borçluyum.

1838

You should not play a joke on me.

Siz benimle şaka yapmamalısınız.

1839

Do your work in your own way.

Kendi tarzınızla işinizi yapın.

1840

I thought you’d be the last person to do such a thing.

Böyle bir şey olacak son kişi olduğunuzu düşündüm.

1841

If I were you, I’d be able to succeed.

Yerinde olsam başarabilirdim.

1842

You can make it! Go for it. I’ll stand by you.

Onu yapabilirsin! Kim tutar seni. Yardımına hazır olacağım.

1843

You deserve to succeed.

Başarılı olmayı hak ediyorsun.

1844

I can’t think of life without you.

Sensiz hayat düşünemiyorum.

1845

I have no more time to talk with you.

Seninle konuşmak için daha fazla zamanım yok.

1846

You and I are good friends.

Sen ve ben iyi arkadaşlarız.

1847

You and I are the same age.

Sen ve ben aynı yaştayız.

1848

Is it right that you and I should fight?

Senin ve benim dövüşmemiz gerektiği doğru mu?

1849

What’s your relation with him?

Onunla akrabalığınız nedir?

1850

He, just like you, is a good golfer.

O, tam senin gibi, iyi bir golfçü.

1851

I as well as you am to blame.

Senin kadar ben de suçlanacağım.

1852

I am not excited any more than you are.

Ben senden daha heyecanlı değilim.

1853

I, as well as you, was late for school yesterday.

Dün senin kadar ben de okula geç kaldım.

1854

I share your idea.

Ben senin fikrini paylaşıyorum.

1855

I bought the same shirt as yours.

Seninki gibi aynı gömleği aldım.

1856

He is no more a fool than you are.

O senden daha fazla bir aptal değil.

1857

There is a fundamental difference between your opinion and mine.

Senin fikrinle benimki arasında temel bir fark vardır.

1858

I’d like to go to the seaside with you.

Seninle sahile gitmek istiyorum.

1859

I wish I could go to the party with you.

Keşke seninle birlikte partiye gelebilsem.

1860

I beg to differ, as I disagree with your analysis of the situation.

Senin durum analizinle ilgili aynı fikirde olmadığım için, maalesef aynı görüşte değilim.

1861

It pains me to disagree with your opinion.

Fikrine katılmamak beni üzüyor.

1862

I often think about the place where I met you.

Ben sık sık seninle tanıştığım yer hakkında düşünüyorum.

1863

I would like to go to the concert with you.

Seninle birlikte konsere gitmek istiyorum.

1864

You really are hopeless.

Sen gerçekten ümitsizsin.

1865

There is enough bread for all of you.

Hepinize yetecek kadar ekmek var.

1866

Divide the cake among you three.

Turtayı üçünüz aranızda bölüşün.

1867

Divide the cake among you three.

Üçünüz arasında pastayı bölüştürün.

1868

You students are supposed to be diligent.

Öğrenciler gayretli olmalılar.

1869

How old will you be next year?

Gelecek yıl kaç yaşında olacaksın.

1870

You must not smoke till you grow up.

Büyüyünceye kadar sigara içmemelisin.

1871

What are you learning from the teacher?

Öğretmenden ne öğreniyorsun?

1872

You are young boys.

Siz genç erkeksiniz.

1873

You are young boys.

Siz genç erkeklersiniz.

1874

You belong to the next generation.

Sen gelecek nesile aitsin.

1875

You may swim now.

Şimdi yüzebilirsin.

1876

You are to hand in your assignments by Monday.

Ödevlerini pazartesiye kadar elden teslim edeceksin.

1877

You didn’t need to hurry.

Acele etmene gerek yoktu.

1878

You must conform to the rules.

Kurallara uymak zorundasın.

1879

All of you did good work.

Hepiniz iyi iş yaptınız.

1880

What do you learn at school?

Okulda ne öğreniyorsun?

1881

You should try to be more polite.

Daha kibar olmayı denemelisin.

1882

You should try to be more polite.

Daha kibar olmaya çalışmalısınız.

1883

All of you are diligent.

Hepiniz çalışkansınız.

1884

You must start at once.

Derhal başlamalısın.

1885

It is imperative for you to act at once.

Derhal hareket etmen zorunludur.

1886

You must study hard and learn many things.

Çok çalışmalısın ve çok şey öğrenmelisin.

1887

All you have to do is to learn this sentence by heart.

Tüm yapmanız gereken bu cümleyi ezbere öğrenmek.

1888

Are you students at this school?

Bu okulda öğrenci misiniz?

1889

You have to share the cake equally.

Pastayı eşit olarak paylaşmak zorundasın.

1890

You should know what to read.

Ne okuyacağını bilmelisin.

1891

Compare your translation with the one on the blackboard.

Çevirini tahtada olanla karşılaştır.

1892

Compare your sentence with the one on the blackboard.

Cümleni tahtadakiyle karşılaştır.

1893

Who is your teacher?

Öğretmenin kimdir?

1894

What was the cause of your quarrel?

Sizin tartışmanızın nedeni neydi?

1895

I don’t approve your decision.

Senin kararını tasvip etmiyorum.

1896

I wonder which of you will win.

Hanginizin kazanacağını merak ediyorum.

1897

There are merits and demerits to both your opinions so I’m not going to decide right away which to support.

Her iki görüşün avantajları ve dezavantajları vardır bu yüzden hangisini destekleyeceğime hemen karar vermeyeceğim.

1898

Your team is stronger than ours.

Senin takım bizimkinden daha güçlü.

1899

Any of you can do it.

Sizden biri onu yapabilir.

1900

If you’re going to the beach, count me in.

Sahile gidersen beni de dahil et.

1901

Boys, don’t make any noise.

Çocuklar, hiç gürültü yapmayın?

1902

Not only you but I also was to blame.

Sadece sen değil aynı zamanda ben de suçlanacaktım.

1903

Not only are you wrong, but I am wrong too.

Sadece siz değil aynı zamanda ben de hatalıyım.

1904

We are both to blame.

Sadece siz değil aynı zamanda ben de suçlanmalıyım.

1905

You are not the only one responsible for it, I am too.

Onun için sadece siz değil aynı zamanda ben de sorumluyum.

1906

Only you answered the question.

Soruyu sadece siz yanıtladınız.

1907

Only you can carry the bag.

Çantayı sadece siz taşıyabilirsiniz.

1908

What a memory you have.

Ne hafızan var!

1909

You’re the only one who can do it.

Onu yapabilecek tek kişisin.

1910

I’m quite all right if you have no objection to it.

Eğer sizin bir itirazınız yoksa ben oldukça iyiyim.

1911

You are the man I’ve been looking for.

Aradığım adamsın.

1912

You’re the best man for the job.

Bu iş için en iyi adamsın.

1913

Don’t you move from here.

Buradan ayrılmayın.

1914

I hadn’t recognized the importance of this document until you told me about it.

Sen bana söyleyene kadar ben bu belgenin önemini fark etmemiştim.

1915

I was disappointed at your absence.

Yokluğun beni hayal kırıklığına uğrattı.

1916

I had been to the hospital before you came.

Sen gelmeden önce hastanedeydim.

1917

I had no idea that you were coming.

Geleceğin hakkında fikrim yoktu.

1918

It doesn’t matter whether you come or not.

Gelip gelmemen önemli değil.

1919

It does not matter to me whether you come or not.

Gelip gelmemen benim için önemli değil.

1920

It’s a pity that you can’t come.

Ne yazık ki gelemezsin.

1921

As long as you are here, we might as well begin.

Burada olduğuna göre, başlayabiliriz.

1922

What is it that you want?

İstediğiniz nedir?

1923

I want you.

Seni istiyorum.

1924

Either you or your friend is wrong.

Ya sen ya da arkadaşın hatalı.

1925

I’m amazed by the ease with which you solve the problem.

Ben problemi kolaylıkla çözmene şaşırdım.

1926

I will have left when you return.

Döndüğünüzde gitmiş olacağım.

1927

He will have left here by the time you return.

Sen dönmeden önce o buradan ayrılmış olacak.

1928

I will have left here before you return.

Sen dönmeden önce ben buradan ayrılmış olacağım.

1929

I take it from your silence that you are not satisfied with my answer.

Sessizliğinden cevabımdan tatmin olmadığın sonucuna vardım.

1930

We thought we would write out the directions, in case you got lost.

Kaybolma ihtimalinize karşı yönleri yazmayı düşündük.

1931

I want to know if you’ll be free tomorrow.

Yarın boş olup olmadığını bilmek istiyorum.

1932

I am glad that you have returned safe.

Sağ salim geri döndüğüne memnunum.

1933

What would you do if you were in my place?

Benim yerimde olsaydın ne yapardın?

1934

I would like you to think about what you would have done in my place.

Ben yerimde ne yapacağını düşünmeni istiyorum.

1935

What would you do in my place?

Benim yerimde ne yapardın?

1936

That you don’t believe me is a great pity.

Bana inanmaman çok üzücü.

1937

The information you gave me is of little use.

Bana verdiğin bilgi az kullanılır.

1938

You or I will be chosen.

Siz ya da ben seçileceğim.

1939

Either you or I am wrong.

Ya siz ya da ben hatalıyım.

1940

It is not necessary for you to take his advice if you don’t want to.

Siz istemiyorsanız onun tavsiyesini almanıza gerek yok.

1941

If you’re busy, I’ll help you.

Eğer meşgulseniz, ben size yardımcı olacağım.

1942

If you’re busy, I’ll help you.

Meşgulsen, sana yardım edeceğim.

1943

If you’re busy, I’ll help you.

Meşgulseniz, size yardım edeceğim.

1944

Didn’t they teach you common sense as well as typing at the school where you studied?

Eğitim yaptığın okulda yazı yazmanın yanı sıra sağduyuyu öğretmediler mi?

1945

I noticed you entering my room.

Ben seni odaya girerken fark ettim.

1946

Never did I dream that you would lose.

Kaybolacağını asla hayal etmedim.

1947

I will lend you whatever book you need.

İhtiyacın olan her kitabı sana ödünç vereceğim.

1948

I need you.

Sana ihtiyacım var.

1949

You do not necessarily have to go there yourself.

Oraya mutlaka kendin gitmek zorunda değilsin.

1950

Whether you like her or not, you can’t marry her.

Ondan hoşlan ya da hoşlanma, onunla evlenemezsin.

1951

I don’t know whether you like her or not.

Onu sevip sevmediğini bilmiyorum.

1952

I don’t know whether you like her or not.

Ondan hoşlanıp hoşlanmadığını bilmiyorum.

1953

It is not good that you did not ask her name.

Onun adını sormamış olman iyi değil.

1954

It is cruel of you to find fault with her.

Onda kusur bulduğun için zalimsin.

1955

Does he know that you love him?

Senin onu sevdiğini o biliyor mu?

1956

I can’t approve of your going out with him.

Onunla çıkmanı onaylayamam.

1957

I don’t approve of your going out with him.

Onunla çıkmanı onaylamıyorum.

1958

I saw you with a tall boy.

Seni uzun boylu bir çocukla gördüm.

1959

He is no more foolish than you are.

O senden daha aptal değildir.

1960

It is amazing that you won the prize.

Ödülü kazanman şaşırtıcı.

1961

It is amazing; you should have won the prize.

Şaşırtıcı; ödülü kazanmalıydın.

1962

I’ll take over your duties while you are away from Japan.

Sen Japonya’dan uzaktayken görevlerini ben üsleneceğim.

1963

I am going to do it whether you agree or not.

Kabul etsende etmesende onu yapacağım.

1964

I don’t object to your going out to work, but who will look after the children?

Ben çalışmak için dışarı gitmene itiraz etmiyorum fakat çocuklara kim bakacak.

1965

I’m very happy you’ll be visiting Tokyo next month.

Gelecek ay Tokyo’yu ziyaret edeceğin için çok mutluyum.

1966

You have good reason to be angry.

Kızgın olmak için iyi nedenin var.

1967

The success resulted from your efforts.

Başarı çabalarının sonucudur.

1968

We were just talking about you when you called.

Sen aradığında biz de tam senden bahsediyorduk.

1969

It is difficult for you to climb to the mountaintop.

Doruğa tırmanman zordur.

1970

It’s quite plain that you haven’t been paying attention.

Dikkat etmediğin oldukça açık.

1971

Your advice led me to success.

Senin nasihatın beni başarıya götürdü.

1972

Your advice led me to success.

Senin nasihatından dolayı başarabildim.

1973

Your advice led me to success.

Bana verdiğin nasihattan dolayı başarabildim.

1974

It is a pity that you can’t join us.

Ne yazık ki bize katılamazsın.

1975

You had better not wake me up when you come in.

İçeri geldiğin zaman beni uyandırmasan iyi olur.

1976

I sincerely hope that you will soon recover from your illness.

İçtenlikle umuyorum ki yakında hastalığından iyileşeceksin.

1977

Unless you make a decision quickly, the opportunity will be lost.

Çabucak karar vermezsen, fırsat kaybedilecek.

1978

I hope that you will get well soon.

İnşallah yakında iyileşirsin.

1979

I found the very thing you had been looking for.

Tam aradığın şeyi buldum.

1980

It is plain that you have done this before.

Bunu daha önce yaptığın açık.

1981

I don’t care whichever you choose.

Hangisini seçtiğin umurumda değil.

1982

It is not surprising that you should be scolded by your teacher.

Öğretmenin tarafından azarlanman sürpriz değil.

1983

You speak first; I will speak after.

Önce sen konuş, ben daha sonra konuşacağım.

1984

I guess you are right.

Haklısınız sanırım.

1985

I guess you are right.

Sanırım haklısınız.

1986

If you are honest, I will hire you.

Eğer dürüstsen, seni işe alacağım.

1987

Do what you think is right.

Doğru olduğunu düşündüğün şeyi yap.

1988

Your success depends on your efforts.

Sizin başarınız sizin çabalarınıza bağlıdır.

1989

Whether you will succeed or not depends on your efforts.

Başarılı olup olmayacağın çabalarına bağlıdır.

1990

I’m so glad that you succeeded.

Başardığına çok memnun oldum.

1991

I am glad that you have succeeded.

Başardığına memnun oldum.

1992

I’m glad to hear of your success.

Başarını duyduğuma memnun oldum.

1993

Tell me when you will call me.

Bana beni ne zaman arayacağını söyle.

1994

What happened to the girl you were sharing the bedroom with?

Yatak odanı paylaştığın kıza ne oldu?

1995

You may or may not win.

Kazanabilirsin ya da kazanamayabilirsin.

1996

I will do it on the condition that you help me.

Bana yardım etmen şartıyla onu yaparım.

1997

If it were not for your help, I might have failed.

Yardımınız olmasaydı, ben başarısız olabilirdim.

1998

Thanks to your help, I could understand the book quite well.

Yardımın sayesinde, kitabı oldukça iyi anlayabildim.

1999

Your o’s look like a’s.

Senin O’ların A’ya benziyor.

2000

They will have arrived there before you start.

Sen başlamadan önce onlar oraya varmış olacak.

2001

He came after you left.

Sen gittikten sonra geldi.

2002

He came after you left.

Sen ayrıldıktan sonra geldi.

2003

You must do your homework at once.

Derhal ev ödevini yapmalısın.

2004

Who took care of the dog while you were away?